Model Ortaklık demode oluyor

A -
A +
Model Ortaklık demode oluyor

İran için yaptırımların oylandığı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi toplantısında BM Daimi Temsilcisi Ertuğrul Apakan, hayır oyu kullanmıştı. BİR YIL SONRA GÖRÜŞ AYRILIĞI BM Güvenlik Konseyi'ndeki oylamada ABD ile ters düşmemiz, Obama'nın geçen yıl Türkiye ziyareti sırasında dile getirdiği "Model Ortaklık" kavramını akıllara getirdi. PROBLEM APAÇIK ORTADA Ankara'da kimse, Türkiye ile ABD arasında hiçbir sorun yokmuş gibi davranamaz. Sorun vardır. Derinleşmektedir. Model Ortaklık kavramı demode olmak üzeredir ALKIŞLANMASI GEREKİRDİ Eğer ABD'nin niyeti, gerçekten sadece İran'ın nükleer silah üretmesini engellemek olsaydı, Türkiye ve Brezilya'nın bu hamlesini alkışlaması gerekirdi. Ama tersi oldu. Türkiye ve Brezilya'nın ortak girişimlerinden sonra İran yönetiminin zenginleştirilmiş uranyum takasına "evet" demesiyle 17 Mayısta açıklanan üçlü deklarasyon Türkiye'de sevinçle karşılanmıştı. Ankara, 2003'te Irak konusunda yaşadıklarının bir benzerini bu kez İran'la ilgili olarak yaşamak istemediğinden, bu konuda son derece aktif bir diplomasi yürütmüş, sonuç da almıştı. En azından, diplomasiye bir şans daha verilmesi gerektiğini düşünenlerin sayısında bir artış olmuştu. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı. Önce Viyana Grubu, İran'la yapılan takas anlaşmasını reddetti. Ardından da BM Güvenlik Konseyi'nin beş daimi üyesinin kendi aralarında anlaşarak, İran'a yeni yaptırımlar öngören bir kararın çıkmasını sağladılar. Bu durum hem Türkiye'nin çabalarını şimdilik boşa çıkardı, hem de Türkiye ile başta ABD olmak üzere Batılı müttefikleri arasındaki ilişkilerde yeni bir soğuk hava dalgasının esmesine yol açtı. Üstelik İsrail'le yaşanan kriz henüz devam ederken. PİŞMİŞ AŞA SU KATILDI Washington'ın önce Takas Anlaşması'na soğuk bakması, ardından 31 Mayıs Olayı'yla ilgili olarak, İsrail'e karşı Türkiye'nin beklediği desteği vermemesi, son olarak da, Güvenlik Konseyi'ndeki oylamada Türkiye ile ABD'nin ters düşmeleri, Başkan Obama'nın Nisan 2009'daki Türkiye ziyareti sırasında dile getirdiği "Model Ortaklık" kavramını bir kez daha akıllara getirdi. Ankara "Model Ortaklık" yaklaşımını çok büyük memnuniyetle karşılamış, Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerde yeni ve sorunsuz bir dönemin başlangıç noktası olarak nitelendirmişti. Hâlbuki Washington'ın "Model Ortaklık"a yüklediği anlam, başından beri Ankara'nın algıladığından çok farklıydı. Obama yönetimi bir Hegemon Güç refleksiyle davranmakta, Bush döneminde kendisine yabancılaşan, Stratejik Orta Büyüklükte Ülke Türkiye ile ilişkilerini tekrar rayına oturtmak istemekteydi. Fakat bunu yaparken, dış politikasındaki hayati önceliklerinden taviz verme niyetinde değildi. Obama yönetimine göre, Türkiye ancak ABD'nin hayati çıkarlarıyla çelişmediği oranda, kendi bölgesinde aktif diplomasi yürütebilirdi. İran'ın, ister sivil, ister askerî amaçlı olsun nükleer güce sahip olmaması ise ABD'nin 1979'dan beri hassasiyetle üzerinde durduğu bir konuydu. Üstelik Obama yönetimi, bugüne kadar İran'a yeni yaptırımlar konusunda ayak sürüyen Rusya ve Çin gibi ülkeleri ikna etmeyi başarmış, Tahran'ı uluslararası alanda iyice yalnızlaştırmıştı. Tam bu noktada, Türkiye ve Brezilya devreye girerek, Washington'ın "pişmiş aşına su kattılar." Eğer ABD'nin niyeti, gerçekten sadece İran'ın nükleer silah üretmesini engellemek olsaydı, Türkiye ve Brezilya'nın bu hamlesini alkışlaması gerekirdi. Ama tersi oldu. TÜRKİYE'NİN YAPMASI GEREKEN Güvenlik Konseyi oylamasında "hayır" oyu veren Türkiye ve Brezilya'nın, kararın içeriğine uymama gibi bir davranış içine girmesi beklenmemeli. Bu karar tüm BM üyeleri için bağlayıcılık taşıyor. Bu iki ülkenin, bundan sonra İran konusunda daha öncekine benzer aktif bir iş birliği yürütebilecekleri de zannedilmemeli. Zaten Güvenlik Konseyi üyeliklerinin sona ermesine de altı aydan az bir vakit kaldı. Türkiye'nin acilen yapması gereken iki şey var. Birincisi, İran'a BM yaptırımlarına harfiyen uymasını telkin etmek ve Tahran Yönetimi'nin bir an önce "asi çocuk" tavrını bir kenara bırakarak, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'yla tam bir iş birliği içine girmesi için elinden geleni yapmak. Ama İran ille de, "ben kendi bildiğimi okurum" diyorsa, Ankara'nın "Tahran'ın avukatı" görüntüsünden acilen uzaklaşması lazım. İkincisi, Cumhurbaşkanı düzeyinde bir Washington ziyaretini acilen gerçekleştirmek. Ermeni tasarısıyla başlayıp, İran ve İsrail krizleriyle iyice su yüzüne çıkan ihtilafların en üst düzeyde ele alınmasının vakti geldi de geçiyor. Ankara'da kimse, Türkiye ile ABD arasında hiçbir sorun yokmuş gibi davranamaz. Sorun vardır. Derinleşmektedir. Model Ortaklık kavramı demode olmak üzeredir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.