Türkiye'nin güçlenmemesi için açılım sabote ediliyor!

A -
A +

>>> AÇILIMA SUİKAST! Türkiye'de akan kanın durması için görüşmelerin yapıldığı günlerde Paris'ten gelen suikast haberi dünyanın gündemine bomba gibi düşmüştü. 3 PKK'lının cinayeti esrarını korurken, suikastın silah tüccarları ve "Bahoz Erdal"ın talimatıyla gerçekleştirilmesi ihtimali ağırlık kazanıyor. ----------- Bir problemin ortaya çıkışında uluslararası faktörler rol oynamışsa, onun çözümü için uluslararası alanda çaba sarf edilmesi elzemdir. 1970'lerin sonundan itibaren Türkiye'nin başına bela edilen PKK terör örgütü, iç dinamiklerden ziyade dış dinamikler tarafından şekillendirilmiştir. Dolayısıyla, şayet PKK'nın silah bırakması bekleniyorsa, bunun sadece örgüt liderinin hapishaneden verdiği talimatlarla olmayacağının akılda tutulması gerekir. PKK'nın oluşturulmasında ve Türkiye'ye karşı kullanılmasında çeşitli seviyelerde üç grup ülke etkili olmuştur. ÖCALAN ŞAM'DA MİSAFİR EDİLDİ Birinci grup, Türkiye ile şu veya bu şekilde ihtilafları bulunan ve örgütü Türkiye'ye karşı bir koz olarak kullanmak isteyen bölge ülkeleridir. Bu çerçevede bilhassa Suriye ve İran'ın adlarının zikredilmesi gerekir. Örgütün 80'lerde Suriye'nin denetimi altındaki Bekaa'da "yeşerdiği", Öcalan'ın da yıllar boyunca Şam'da "misafir" edildiği hatırlanmalıdır. Keza İran da, 'İslam Devrimi'nin en ateşli yıllarında, Türkiye'ye karşı örgütü çeşitli vesilelerle kullanmış, militanlara lojistik destek sağlamış, uyuşturucu ticaretini kolaylaştıracak bir ortam meydana getirmiştir. Her iki ülkenin uzun yıllar süren PKK ile dansı sırasında, bu ülkelerin istihbarat teşkilatlarıyla örgütün lider kadrosu arasında diyalog kanalları sürekli açık olmuştur. Yunanistan da bu kapsamda değerlendirilebilir. Zira Yunan istihbarat örgütü uzun süre Lavrion mülteci kampında PKK militanlarını eğitmiş, başta sahte kimlik temini olmak üzere her türlü kolaylığı göstermiştir. ORTA DOĞU'DA İNCE HESAPLAR İkinci grup ülke, Orta Doğu'daki dengeler çerçevesinde PKK ile de temas içine girenlerdir. Bu çerçevede Türkiye'nin en yakın müttefiki ABD'yi, Orta Doğu'da her zaman önemli çıkarları bulunan İngiltere'yi, alanda varlık göstermeye çalışan SSCB-Rusya'yı ve Arap dünyasının bölünmesini kendi güvenlik çıkarları açısından önemseyen İsrail'i sayabiliriz. ABD ve İngiltere 1991 yılında Çekiç Güç'ün kurulmasından ve Irak'ın kuzeyinde Saddam Hüseyin'in müdahil olamadığı bir güvenli alan ortaya çıkmasından sonra, diğer Kürt unsurlar gibi, PKK'nın da bu alanda varlık göstermesine ses çıkartmamışlardır. Kürt muhalefetini Saddam karşısında güçsüzleştirmemek adına PKK'nın Kandil'e yerleşmesine göz yuman bu iki ülke, 2003'te Irak'ı işgal etmişler ancak işgal yılları boyunca PKK kamplarına tek bir askerî operasyon dahi düzenlememişlerdir. İSRAİL'İN PKK İLGİSİ İsrail'in PKK'ya olan ilgisi ise başlı başına bir akademik çalışma konusudur. 1960'larda İsrail istihbarat örgütü MOSSAD ile Molla Mustafa Barzani arasındaki ilişkiler bugün tüm boyutlarıyla bilinmektedir. O yıllardan başlayarak İsrail, bölgede faaliyet gösteren tüm Kürt gruplarıyla yakından ilgilenmiş, bazılarıyla da organik bağ kurmuştur. PKK da bunlardan biridir. Her ne kadar MOSSAD, Öcalan'ın Kenya'da yakalanıp Türkiye'ye teslim edilmesiyle ilişkilendirilmişse de, aslında bu haberler Türkiye'de İsrail sempatisini artırmak için ortaya atılan manipülasyonlardan ibarettir. Kenya operasyonunu CIA geçekleştirmiştir. PKK'NIN SİLAHLARI AVRUPA'DAN Üçüncü grup ülke ise, dönem dönem PKK'ya yön vermeye çalışsalar da, asıl itibariyle örgüte güvenli sığınak sağlamayı tercih edenlerdir. Bunların başında ise Almanya ve Fransa gelmektedir. Örgütün mali kaynaklarından, yayın çalışmalarına kadar pek çok faaliyeti başta bu ikisi olmak üzere AB ülkelerinde yoğunlaşmaktadır. Tabiatıyla, uzun süreli bir beraberlik AB devletlerinin istihbarat teşkilatlarının da örgütle sıkı temas içinde olmasına yol açmıştır. Elbette, PKK'nın kullandığı birçok silah ve mühimmatın bu ülkelerde imal edilmiş olduğunu da vurgulamalıyız. Bunları yazmamın sebebi, sorunun çözüm sürecini baltalamaya çalışması muhtemel çok sayıda dış unsurun varlığını gözler önüne sermektir. Terörü bitiren Türkiye, yakın tarihinin en büyük sıçramasını gerçekleştirmeye namzettir. Cumhuriyetin ilan edilişinin 90. yıl dönümüne iç huzurunu temin etmiş şekilde girecek Türkiye'nin Manş Denizi'nden Türkistan'a kadar çok geniş bir alanın en güçlü devletlerinden biri hâline geleceği aşikârdır. Böyle bir gücü içlerine sindiremeyecek o kadar çok ülke var ki! Bu sürecin de, evvelkiler gibi başarıya ulaşmasını istemeyenler bir şekilde uluslararası efendilerinin talimatlarıyla hareket edeceklerdir. İç ve dış istihbaratın her zamankinden çok daha müteyakkız olması zaruridir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.