"Yoldaşlar üzerlerine düşenleri fazlasıyla yaptılar generalim!"

A -
A +
 Rus birlikleri ellerini, kollarını sallayarak ilk tabyalara girdi, iyice yerleşti.
 
Kısa zamanda Topdağı eteklerine geldiler. Tabyalardan çıt çıkmıyordu. Son keşifler de müspet neticelenmişti.
- Ermeni yoldaşlar üzerlerine düşenleri fazlasıyla yaptılar generalim!
- Vazifeleri! Elbet yapacaklar!
- Sütçü kılığında aylardır hizmet etmişler. Bütün askerleri neredeyse tek tek tanıyorlar!
- Öyle olmalı! Silah sesi duymayayım!
- Emir buyurduğunuz gibi yapılıyor generalim!
- Başka?
- Şu anda bütün Osmanlı askerleri mışıl mışıl derin uykudalar.
- Biz de hazırız! Yine silah kullanılmasın! Tek bir tüfek patlaması sesi duymak istemiyorum! Hatta silahları toplatmayı bile düşünüyorum lakin...
- Emriniz olur generalim!
- Her koğuşta kaç asker varsa o kadar gözü kara, çevik, pehlivan bıçaklı ve yürekli Ermeni askerlerinin girmesini istiyorum. Türk ve Müslüman asıllı hiçbir Rus askeri yaklaştırılmamalı! Ola ki merhamet hisleri uyana... Başımıza iş açmayalım!
- Tamam, anlaşıldı generalim!
          ***
Ermeni çetecilerinin rehberliğinde, seçme Rus timi, karanlıktan ve gecenin soğuğundan istifade ederek tabyalara yaklaştı. Ortalıkta in cin top oynuyordu, ne ufak bir tıkırtı duyuluyor, ne de rüzgâr esiyordu. Bu duruma; “herkes derin uykuda” deyip sevinseler de çok temkinli davranıyorlardı. Çünkü ufak bir ses çıkarmanın, başlarına ne gaileler açabileceğini iyi biliyorlardı. Bu yüzden kelebek hassasiyetiyle, patika yollardan sessizce “Aziziye Üç” tabyasındaki nöbetçilere ulaştı, parolanın sorulması üzerine, oldukça soğukkanlı, doğru cevap verip çok rahat içeri girebildiler.
Nöbetçi, bu ayazda ve bu vakitte parolayı başkalarının bilebileceği ihtimalini hesaba katmamıştı. Ne olursa olsun; “sû uyumuş, düşman uyumamıştı.” En mühim sırrı bilmeleri, nöbetçileri gafil avlamaya yetmişti. El çabukluğuyla; bağırtı, çığırtı, gürültü, patırtı, şamata olmadan nöbetçilerin elleri, ayakları, ağızları bağlanarak, hemen oracıkta şehit edildi. Tam donanımlı, seçme Rus askerleri, “Aziziye Üç” tabyasının merdivenlerinden hızla inerek, uykuda olan, bin üç yüzden ziyade askerimizi süngüledi, şehit ettiler.
Denilen harfiyyen yapılmış, hiçbir şeyden habersiz Aziziye tabyalarının en doğu ucunda olanını tamamen imha etmişlerdi. Rus birlikleri ellerini, kollarını sallayarak ilk tabyalara girdi, iyice yerleşti. Viski şişeleri elden ele dolaşıyor, zafer naraları atıyorlardı. Emellerine kavuşmak için en mühim basamağı da zahmetsiz çıkmışlardı. Keyiflerine diyecek yoktu.
Vakit kaybetmeden “Aziziye İki” tabyasına yöneldiler. Ancak acı haber ulaşmıştı, burada gafil avlanmadılar, göğüs göğüse çarpışmalar başlayınca “Aziziye Bir” tabyası da uyandı. Komutanı Miralay Bahri Bey de askerlerini toparlayıp karşı hücuma geçti, ancak çatışmada kolu şarapnelle parçalandı, bütün acısına rağmen yaralı yaralı harbe devam ediyor, askerin moralinin bozulmamasına çalışıyordu. Bu can pazarında, ne edip eylemiş, şehre haberciler de göndermişti… DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.