İçine kurt düşmüş olan kefere, pabucun pahalı olduğunu anladı

A -
A +
Ayakta durabilenler, mücadeleye devam ediyordu. Bunlardan biri de Miralay Bahri Beydi.
 
 
TOPDAĞI TARLA, İNSANLAR TOHUM, KAN İLE SULANDI SADECE
Selden gelenleri kesip kesip yakmışlar!
Yorgun gözlerde yaş olup şıp şıp akmışlar!
Halktan ve askerden yaralananlar çoktu. Kiminin kolu, kiminin ayağı kopmuş bir sütre gerisinde kanı durdurmaya çalışıyorlar... Hele kulağı kopan, gözü çıkanlar… Kırıkları, çıkıkları, başından, burnundan kan gelenleri saymıyoruz zaten… Velhasıl tam bir “can pazarı” yaşanıyordu Topdağı’nda...
Ayakta durabilenler, kaldıkları yerden mücadeleye devam ediyor. Bunlardan biri de Miralay Bahri Beydi. En önde çarpışan bu kahraman asker, yaralanmış kolu parçalanmıştı. Bütün acılarına rağmen düşmana yapılan hücumu sevk ve idare etmekten geri durmuyor. Askerin ve halkın morali bozulmasın diye yarasını kimselere belli etmemeye çalışsa da mızrak çuvala sığmıyordu. Elbette onunda bir tahammül sınırı vardı. Amirlerine gönderdiği gizli haberde; “Kan kaybediyorum! Düşüp bayılacağım! Acil olarak yerime bir komutan gönderin!" demekteydi. Buna rağmen Kaptan Mehmet Paşa; “Süngü tak! Hücum!” emrini verdi. Yer gök “Allah Allah” nidaları, kılıç şakırtıları, patlayan top, tüfek sesleri ile inliyordu. Yaralı ve ölülerden geçilmiyordu. Ortalık mezbahaya dönmüştü.
İçine kurt düşmüş olan kefere, pabucun pahalı olduğunu anlamış olmalı ki fazla tutunamadı; kimselere görünmeden, tabana kuvvet kaçmaya başladılar. Zaten bozgun bir bahaneye bakıyordu. O, ona derken eli, ayağı yol tutan siperlerden çıkıp geldikleri istikamete doğru koşuyor, izini kaybediyordu. Bunların çoğu dağlar aşarak, ormanlarda, terk edilmiş köy evlerinde saklanarak binbir zorlukla gidecek, çoğu hastalanıp yolda kurda, kuşa yem olacaklardı zaten.
Atışlar bütün şiddetiyle devam ediyordu. Sivil halktan firar edenleri görenler ve Osmanlı askerlerinin bir kısmı da aşka gelmiş, şaha kalkmış küheylan misali peşlerine takılmış, kaçan Rus ve Ermenileri kovalıyordu. Bir tarafta çarpışmalar devam ederken diğer tarafta da amansız bir takip ve av başlamıştı.
Bu duruma şahid olanlardan biri Topdağı'nda gazeteci olarak bulunan, İngiliz Levant Herald gazetesi muhabiriydi. Yaşananları anlatırken bir yerde;
"Bir baktım; Kırımlı Tabyasından Mecidiye Tabyasına kadar olan mesafe ateş içindeydi. Vakit kaybetmeden ben de atıma atladım, mahmuzladım, yarım saatte Topdağı'na vasıl oldum. Ne göreyim; Ruslar ve Türkler, boğaz boğaza birbirine girmiş, kaşa kaş, dişe diş kavga etmekteler. Topdağı'nın Deveboynu’na nazır olan tarafı insan cesetleriyle kaplıydı. Osmanlı generali, Gazi Ahmet Muhtar Paşa'nın tabiriyle hendekler; düşman leşleriyle dolmuştu. Bu arada altmış kadar Müslüman kadın, Osmanlı yaralılarını tedavi etmekteydiler."
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.