Nene Hatun, dolu dolu bir hayat sürüp huzurla gözlerini kapadı...

A -
A +
O zor dönemlerde gözyaşlarıyla yaşadıklarını şimdi bizler; buruk bir tebessümle anlatıyoruz.
 
Tanımadığı, görmediği, bilmediği bir binek gelir Hak katından, itinayla bindirirler. Yükselir de yükselir, aşar gider zemîni, zamânı. Kalbi öyle bir heyecânı şimdiye kadar ne görmüş ne tatmıştır. Yağdan kıl çekilir gibi çıkar, doksan sekiz senelik "azap yuvası"ndan ruhu. Yürür ve yükselir, tesbîh eder Hakkı… Âdeta uçarlar Erzurum’dan bilinmeyenlere…
Kur’ân-ı kerim sayfaları kandîl olur, nur olur ışık saçar zulmete, yaptıkları bütün güzel ameller. Aldığı abdestleri nûr olur yol gösterir gideceği yere. Kim bilir geçerler Cennet-Cehennem üzerinden, mahşer yerinden de… Binek, emr-i ilâhî ile hem çıkartır göklere, hem indirir yeryüzüne. Gösterir varlığın türlü hâllerini…
Nene Hatun; açar elâ gözlerini bir tebessümle bir daha. Bir şaşkınlık olur herkeste. Bir korku kaplar oradakileri. Mütebessimdir çehresi, al al allanır, pul pul pullanır… Bir daha bütün kalbiyle “Allah celle celalühü” der… Hazirûn suspus, heyecanla nefeslerini tutar, beklerler ne diyeceğini. Uyanır; asırlık gafletten… Uyanır; cümle varlık mevt ile hayy kesilir.
Derken akşam ezânlarla irkilir Nene Hatun, gözlerini açmasıyla kapatması bir olur. Oradakiler yalnız “Allah!” dediğini duyarlar. Hüseyin pehlivanın asırlık kerîmesi, selvi boylu, ak yazmalı, boz ihramlı, mahallenin, Erzurum’un, bütün Anadolu’nun gazi hatunu Nene, bu fâni dünyada ebediyyen yoktur artık!
Yanıbaşında; elinde Kur’ân-ı kerîm, okuyan kızları, torunları, konu komşu analarını değil, bir tarihi kaybetmenin derin ızdırabı içinde iki göz iki çeşme ağlar, ağlarlar…
Serâpâ ter içinde Nene Hatun. “Hû!" sesleri yükselir arş-ı âlâya... Bir tülbentle örterler yüzünü, setreylerler güzel cemâlini, kem gözlerden. Birileri kalkar, koşar adım gider haber verirler; sevenlerine ve bütün dadaşlara. İnsanlar sel olur akar mütevâzı hâne-i saadetlerine… Herkes sünnet üzere abdest alır, ezânı, bekler namazlarını tâdil-i erkân ile huşu ve hudu içinde kılarlar… Okurlar şanlı ceddi için Yâsîn-i şerif, Fâtihâ-i şerif ve Nebe’, İhlâs-ı şerifler… Hatimler, Hatm-i tahliller indirilir, bütün câmilerde. Bütün dadaşlar saf saf ayaktadır… Nene Hatunlarına son vazifelerini yapmak, idrâkin yakînine şahitlik edebilmek için…
Nene Kız'dın, oldun herkese Nene Bacı,
Gelin oldun, giyemedin saadet tacı.
Muhabbet çağında, yaşadın pek çok acı,
Herkes yolcu oldu gitti, sen oldun hancı.
          ***
O zor dönemlerde gözyaşlarıyla yaşadıklarını şimdi bizler; buruk bir tebessümle anlatıyoruz. Onlarınki; dayanılmaz acılardı, iflah olmaz dertlerdi…
Kalbinin, evinin kapılarını kapatmadığını, kendi kendiyle olmaktan mesut ve bahtiyar olduğunu bildiğimiz Nene Hatun, dolu dolu bir hayat sürüp huzurla gözlerini kapadığında kaç nasipli vardı bu yeryüzünde onun gibi? Aziz milletinin kalbinde taht kurmanın huzuruyla dolu yaşadı ve öyle de gitti ahirete. O hâlâ boş durmuyor, mematı da yeni kuşaklara numune. DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.