Dede oldukça müşfikti, mendilini çıkardı ve Elif’in yüzünü sildi...

A -
A +
"Güya babası kahramanmış. Düşmandan bayrağı almışmış da… Sonra gazi olmuşmuş da… Adı Ali mi ne?.."
 
 
Ali, bir müddet şaşırsa da hemen kararını değiştirdi, köprüden aşağı düşen Elif’in yanına koştu, elinden tutup kaldırdı. Üstünü başını silmeye çalıştı ama Elif, sakinleşmiyordu.
 - Hihi! Seni dedeme söyleyeceğim… Görürsün pis çocuk!.. Yalancı, palavracı… Kaba köylü! Hııı... hıııı….
 - !!!
 Üstü başı çamur, toz toprak olan Elif, dağılan saçlarını düzeltmeye çalıştı, gözyaşları içinde ağlayıp söylenerek dedesinin evine yöneldi. Durmadan söyleniyordu:
 "Bunlar ne biçim insanlar?”
 "Beni götürmeyin demedim mi?”
 "Görgüsüzler ne olacak!”
 Yolda birkaç çocuk, Elif’in hâlini görünce kıs kıs gülüp dalga geçince iyice bozuldu. "Pislikler! Siz kendi hâlinize gülün!” dedi, kızdı. Çocuklar âdeta kaçarak uzaklaşırken Elif, “size gösteririm” kabilinden parmağını sallayarak peşlerine taş fırlattı.
            ***
Dede, elindeki testereyle bahçesindeki bir ağacın dallarını budamaktaydı. Elif’in üstü başı perişan geldiğini görünce şaşırdı ve durakladı.
 - Bu hâl ne böyle Elif kızım?
 - !!!
 - Allah! Allah ne oldu güzelime? Düştün mü yoksa?
 Elif, ağlamaktan ve hırsından konuşamamakta… Burnunu çekip kendini zorlayarak;
 - Dedeciğim, burayı hiç sevmedim!
 - Elbiselerin berbat olmuş güzel kızım! İnsan düşmeyle burayı ata, dede memleketini sevmekten vazgeçer mi hiç?
 - !!!
 - Temiz hava, envaitürlü yeşillik ve hayvanlar. Bak şöyle etrafa yalancı cennet sanki…
 - İnsanları da iyi olsaydı bari!
 - Hıh! Türkiye’mizin değişik yerlerinden insanlar var ama hepsi de çok kibar insanlardır kızım.
 - Onu bunu bilmem! Buranın oğlanları çok terbiyesiz!.. Hele o düğmeli çocuk var ya!..
Dede, oldukça müşfikti, mendilini çıkardı Elif’in yüzünü, gözlerini sildi. Elinin parmaklarını tarak gibi yapıp saçlarını taradı, takılan çer-çöpü temizledi.
 - Dur hele kızım dur!.. Ağlamayı kes. Olanları anlat… Buranın çocukları niçin terbiyesizmiş bakalım?.. Sonra o düğmeli çocuk dediğin de kim? 
 - Kim olacak beni dereye itekleyen? Babası hakkında durmadan yalan şeyler anlatan çocuk.
Elini çenesine götüren Abdullah Dede, etrafına bakındı. Anlamaya çalıştı olup bitenleri. Elif de biraz sakinleşmişti. 
 - Allah… Allah!..
 - Güya babası kahramanmış. Düşmandan bayrağı almışmış da… Sonra gazi olmuşmuş da… Adı Ali mi ne? İşte o düğmeli çocuk.
 - !!!
 Abdullah Dede, elinde olmadan yüksek sesle güldü, Elif'in saçlarını okşadı. 
 - Hah, hah, hah!.. Şu bizim Ali… Simitçi Ali.
 - !!!
 Katıla katıla gülerek konuşmasını sürdürdü dede;
 - Kızım, Ali hiç de terbiyesiz bir çocuk değil… Üstelik anlattıkları da tamamen doğru. Babası, hakikaten büyük kahramanlıklar göstermiş, bir yığın çapulcudan bayrağımızı alarak gazilik şerefine yükselmiş yiğit biri. Kısa zamanda bir insan tanınır sevilir mi? İşte biz bu aileyi öyle çok çabuk tanıdık ve çok da sevdik. O çocukla da ve babasıyla da iftihar ediyoruz.
 - Siz iftihar edebilirsiniz, gurur duyabilirsiniz ama ben nefret ediyorum. Çok kaba ve bir o kadar da pisler! DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.