Lutfiyâ zannetme dünya dâimdir. Gider bu güzellik sana da kalmaz.

A -
A +
Bu kış akşamında Ayşe yengenin kartol hıngeli bol tereyağlı yenildi. Alvarlı Efe ilahilerinin biri bitip diğeri başlıyordu...
 
Haydar Ağa, bugün coşmuştu. İçerinin ılık sıcaklığı, fokurdayan güğümler, çay bardakları, kahve fincanları, şimşir kaşıklar, oradan oraya koşuşturanlar, sonra tütün tabağını açan Abbas Ağanın fiyakalı cıgara çekişi… Bütün bunları ezip geçen Efe hazretlerinin ilahisi...
Seyreyle güzel kudret-i Mevlâ neler eyler?
Allah’a sığın adl-i teâlâ neler eyler?
Elbet yürüdür fermanını Kaâdir u Kayyûm.
Herkese lâyık sırr-ı tecellâ neler eyler?
Âlemleri var eyleyen Allahü Alîm’dir.
Gözler göricek mihr-i muallâ neler eyler?
Eltâf-ı Kadîm, rahm-i Azîm,
Bâri Teâlâ Kerem-i Kerîm,
Şems-i mücellâ neler eyler?
Lütfî! Der-i dergâh-ı İlahi’de sebât et.
Nazlı niyaz et, Hakk’a temennâ neler eyler?
İlahi biter bitmez hoş gelmişsiniz seremonisi başladı. Candan karşılama ve kucaklaşmalar, muhabbet, muhabbet…
Kış çocukluğunun, bütün Erzurum vilayetinin ayrılmaz bir parçasıydı. Kimilerinin baharı, yazı bir seyahate çıkmayı iple çekmeleri gibi, o da kışı değil ama Aha’da olduğu gibi karın akkelebekler gibi uçuşmasını beklerdi. Verintap’ta da bu davetler olmasaydı, hem de gece dışarıya, sokaklara çıkıp karda yürüyecek ne vakti, ne de imkânı vardı. Kar altında köy ona daha şirin geliyordu. Etrafın çamuru, pisliği, çöplükleri, basmalıkları ve peylerin üzerinin beyaz bir çarşafla tertemiz örtülmesi Allahü teâlânın bir lütfuydu hiç şüphesiz. Ayaklarındaki lastikler bile dükkândan geldiği gibi tertemiz olurdu. Daha ne olsundu? Tabii fırtına ve onun köye getirdiği telaş ve hatta felaket havasını kastetmiyordu.
Zemheride köy ve sabırlı insanları; hepten kendilerinin dışındaki dünyadan iyice tecrit olur, uzak, yakın çevrelerinden kopar; sevinçleri ve dertleriyle içlerine kapanırlardı. Onun için de kış günlerinde hem daha tenhalaşır hem de masallardaki gibi esrarengiz hâl alırdı dağ köyleri.
Bu kış akşamında Ayşe yengenin kartol hıngeli bol tereyağlı yenildi. Alvarlı Efe ilahilerinin biri bitip diğeri başlıyor, kulakların kirini pasını siliyordu…
Güvenme civânım servi kâmete,
Gider bu güzellik sana da kalmaz.
Mağrur olma sakın mâl u devlete,
Gider bu güzellik sana da kalmaz.
 
Nice bây u gedâ bu yer tutmuştur
Nice tâc u tahtlar yere batmıştır
Nice pâdişâhlar yerde yatmıştır
Gider bu güzellik sana da kalmaz.
 
Al yanağın solar kaddin bükülür
Bir gün olur konakların sökülür
Malın elden gider yere dökülür
Gider bu güzellik sana da kalmaz.
 
Senin gibi akranların fân olur
Bir ferd yüzün bakmaz bağrın kân olur
Vardığın meclisler perişân olur
Gider bu güzellik sana da kalmaz.
 
Civanlık zamanı günbegün gider
Bu dünya bin derde mübtela eder
Bin kerre öldürür ölüme kadar
Gider bu güzellik sana da kalmaz.
 
Şerâfet-i dünyâ nevm-i nâ’imdir.
Dünya ibtilâsi dâim kâimdir.
LÛTFİYÂ zannetme dünya dâimdir.
Gider bu güzellik sana da kalmaz.
DEVAMI YARIN
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.