ZİHNİYETE EL ÇEKTİRİN!..

A -
A +
Aradan günler geçtikten sonra nihâyet MEB’den ses çıkabildi. Bilindiği gibi 10 Kasım tarihinde Ümraniye, Beylikdüzü, Bursa ve Gaziantep’teki bazı okullarda talebelere şirk ve totem dönemlerine mahsus bazı tapınma hareketleri yaptırılmıştı.
Olay şudur:
Bu sayılan yerlerdeki ortaöğretim okullarında, 10 Kasım törenleri yapılırken her birine bir Atatürk ilkesi yazılmış şeritler, bahçedeki Atatürk büstüne bağlanmıştı. Şeritleri uzatılmış olarak tutan talebeler de büst önünde secde benzeri ilkel bir görüntüye sokulmuşlardı.
Bu ilkellik, bu gerilik kamuoyunda muazzam bir infiale yol açtı. Sokakta, gittiğimiz yerlerde vatandaşların kızgın, öfkeli sorularına muhatap oluyorduk.
Bekledik ki Millî Eğitim Bakanlığı, kamuoyunu tatmin edecek bir açıklama yapsın. Ülkeyi kargaşaya sürüklemek isteyen türlü tertipler olmaktaydı. Bu da onlardan biri olabilirdi. Bir fitne çıkartılma ihtimaline binaen bekledik. Ama maalesef Bakanlık, susuyordu. En sonunda aradan 9 gün geçtikten sonra gecikmiş bir açıklama yapıldı. Bakanlığın açıklama metni aynen şöyledir:
-10 Kasım’da Atatürk’ü anma programı kapsamında günün anlam ve öneminden uzak ve kamuoyunda olumsuz algılara sebebiyet veren nitelikte etkinliklere yer verildiği tespit edilmiştir. Bakanlık maarif müfettişlerince titizlikle soruşturulmakta olan konunun hassasiyetine binaen etkinliğin icra edildiği okul müdürleri hakkında görevden uzaklaştırma tedbiri alınmıştır. Soruşturma süreci hassasiyetle ve en kısa zamanda tamamlanacaktır.
Bu izahatın, vatandaşı tatmin ve memnun ettiğinden emin değiliz.
Ağza bal çalma, sus payı, sade suya tirit… gibi sözlerle tarif edilecek bir metin.
Daha köklü ve kararlı bir açıklama olmalıydı.
Aileler, evladını MEB’e kıblesi şaşsın diye teslim etmiyor!...
Bu sebeple hadise “olur canım böyle yanlışlar!” kabilinden ele alınmayacak denli vahim ve tehlikelidir. Derinlemesine ve her cephesiyle araştırılıp suçlular, hakkıyla cezalandırılmalıdır. Rezaletin arkasında FETÖ ihaneti mi, Kemalist geri zekâlılığı mı var? Ortaya çıkarılmalıdır. Bunun için de öncelikle failler bulunmalı. Failler, tabiî ki müdürlerden ibaret değil. Suça karışan öğretmenler ve kim varsa, arkalarında ne varsa tek tek kayda girmelidir.
Üstelik görevden uzaklaştırma kararı alınması yeter mi?
Böyle bir “tedbir” vatandaşı ve bu faaliyete figüran yapılan o çocukların yetişkin yaşlarda yapacakları muhakeme ve muhasebeyi tatmin eder mi?
Müdür, öğretmen… dahli olan kim varsa meslekten atılmalıdır. Hadise hiç hafife alınır cinsten değildir. Aynı zamanda bir ipucu da vermektedir. Hatırlanacağı gibi Sn. Ziya Selçuk, MEB olduğunda birtakım kesimler âdeta bayram ettiler. Şimdi o gün neden böyle davranıldığı daha iyi anlaşılıyor. Belli ki adı geçen Bakan’a “bizden” diye ayrımcı bir gözle bakıp, böylesi lekeli işler için kendilerinde cesaret görmekteler.
Eminiz ki vak’a, medyaya intikal etmeseydi yapanlar için onur sebebi olacak ve bu marifetin sahipleri, Atatürkçülük yarışında kendilerine derece arayacaklardı. Haberin duyulması, yarım yamalak da olsa tahkikat kapısını aralamıştır. Böyle mi olmalıydı. Bakanlık, o müfettişler kepazeliği medyadan mı öğrenmeliydiler?
Bir kere daha anlaşılmıştır ki sene başında sıraların üstüne bedava kitap koymakla “millî eğitim”, “Millî Eğitim” olmuyor. Kitaplar, “öz Türkçe” hastalığıyla malulse, tarihe ve tarihî büyüklere şaşı bakılıyorsa ve en nihayet gelinen noktada kabile hayatına, o hayatın tapınma biçimlerine özendirilme yaşanıyorsa orada asıl yapılması gereken zihniyete el çektirmektir.
Diğerleri pansuman tedbirlerdir.
Şimdi bir ağızdan şöyle dense yeridir:
-Ah eğitim, vah kültür!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.