Erdoğan’ın Amerika hüsranı!!

A -
A +
Önceki gün saat 20.00 itibarıyla nefesini tutarak Erdoğan'ın Amerika ziyaretini ekrandan izleyenlerden biri de bendim. 
Ziyaretin başlamasının üzerinden iki saat geçtikten sonra dayanamayıp sosyal medyada çok sık yapmadığım bir şey yaptım.
"Ben kendi payıma Cumhurbaşkanı'ndan razıyım. Allah da razı olsun. Ben kendi payıma ülkemin Cumhurbaşkanı ile gurur duyuyorum. Bence ülkesini seven herkes bu 'adam’la gurur duyuyordur" şeklinde bir mesaj paylaştım.
Neden?
Son bir ayı Trump'ın gönderdiği mektubun gölgesinde geçirdik. Muhalif isimlerin, "Mektubu götürecek mi götürmeyecek mi götürse bile iade edecek mi?" tartışmalarından dolayı, Barış Planı Harekâtı'ndaki başarının sevincini bile yaşayamadık. 90 yıl sonra bölgemizde bize yeni bir sınır çizmeye çalışanlara haddini bildirmenin mutluluğunu, "Bu topraklarda artık sınırlarımızı biz belirleriz" demenin gururunu yaşayamadık.
Erdoğan Amerika'ya hareket etmeden önce neler yazılmadı ki...
"Mal varlığını açıklamasınlar diye Amerikalılara yalvarmaya gidiyor" diyenler oldu. "Ben ettim siz etmeyin" demeye gidiyor yorumu yapanlar oldu. "Bize yaptırım uygulamayın diye boyun eğmeye gidiyor" diye kehanette bulunanlar oldu. Hatta, "Amerika'dan kötü haberler geliyor. Erdoğan'ı orada tutuklama durumu olabilirmiş" diyenler bile oldu. 
Dün Beyaz Saray'da yaşananları izledim.
Başta Graham olmak üzere kaç gündür "yaptırım da yaptırım" diye yırtınan senatörler Erdoğan'ın önünde bardak gibi dizilmiş "Hoş geldiniz de hoş geldiniz" seremonisi yapıyor. 
En kötü konuşanı, dahi "Sizinle iş birliği yapmak istiyoruz. Kürtlerle çalışma konusunda bize destek verin" diyor.
"Tutuklanacak" denilen, "Özür dilemeye gidiyor" denilen Erdoğan bu konuşmayı yapan senatöre "Kürt derken YPG'li teröristlerden bahsediyorsunuz herhâlde" diyerek ayar üstüne ayar veriyor.  
Senatör Graham'ı biliyorsunuz.
"Türkiye'ye hiç kimsenin yaşamadığı bir gazabı yaşatacağız" diyordu daha önce. Dün Erdoğan'ın huzurundan ayrıldıktan sonra yaptığı ilk iş, Temsilciler Meclisi'nde kabul edilen "Sözde Ermeni Soykırımı Yasa Tasarısı"nı bloke etti.
Kriz manyakları "Yaptırım geliyor" derken Trump, "Ticaret hacmimizi 100 milyar dolara çıkarıyoruz" dedi.
Trump'ı dinledim ortak basın açıklamasında...
Kaç defa, "Erdoğan'la bir araya gelmek benim için büyük şeref" dedi, kaç kere teşekkür etti sayamadım. Konuşmasının yarısı teşekkürle geçti herhâlde. En son hızını alamadı, Erdoğan'ı göstererek, "Çok büyük bir lideriniz var. Ben bu adamın fanıyım, hayranıyım" dedi. 
Türkiye'de kaç kişi bu görüntüleri izlerken inme inmiş gibi kalakaldı, kaç kişi öfke nöbeti geçirdi, kaç kişi kahrından perişan oldu merak ettim.
Trump Erdoğan'a övgüler düzerken, Cumhurbaşkanı, "Mazlum Kobani'nin mektubunu kendisine geri takdim ettim" dedi, "Ayrıca bir teröristi muhatap almasından dolayı üzüntülerimi de ilettim" dedi. 
Her konuda konuşan Trump bu laf sokma karşısında belki de hayatında ilk defa konuşmadı ve sadece sustu!
O sırada sosyal medyaya baktım.
Birkaç Kemal Kılıçdaroğlu kafalı şahıs, "Mektubu takdim ettim ne demek, yüzüne çarpacaktın yüzüne" diye höykürüyordu. Buluşmayı, Tatar Ramazan ile Abdurrahman Çavuş'un kapışması sandı herhâlde geri zekâlılar...
Devlet yönetmek nedir, devlet adamlığı nedir, diplomasi dilinde mektubu götürüp iade etmek nedir bilmedikleri için böyle yorum yapmaları çok normal tabii...
Şimdi hep birlikte oturmuşlar, "Erdoğan'ın yüz ifadesi gösteriyor ki eli boş döndük" diye algı operasyonu yapıyorlar.
Onlar bu yorumu yaparken New York Times gazetesinde, "Hiçbir lider, Erdoğan kadar, Trump'tan istediğini elde edemedi" yazıları yer alıyor. Onlar bu yorumu yaparken Washington Post'un Beyaz Saray muhabiri, "Daha önce Beyaz Saray'da 6-7 saat kalan ve üst düzeyde ağırlanan başka bir lider hatırlamıyorum" diyor. Onlar bu yorumu yaparken CNN International, Erdoğan'ın güçlü liderliğine vurgu yapıyor, "Trump Erdoğan'a hayranlığı dışında pek bir şey konuşmadı" diyor. 
E bizimkilerin Erdoğan'ı eleştirmesi normal tabii...
New York Times gazetesi, Washington Post gazetesi bir Halk TV, bir Sözcü, bir ODATV eder mi kardeşim. Onlar bildiğin Erdoğan yalakası yayın kuruluşları. Okuyacaksan bu gazeteleri, bu televizyonları izleyeceksin. Okuyacaksan Yılmaz Özdil gibi büyük yazarları okuyacaksın!
Di mi yani!
İşin özü şudur kardeşim.
Türkiye ve Amerika bir ay öncesine göre pozisyonlarını olduğu şekliyle koruyor. S-400 konusunda geri adım atmışlığımız yok. Sınırlarımızı koruma konusunda kararlılığımız devam ediyor. Yaptırım falan da olmayacak. Aksine ticaret hacmi artacak. 
"Peki bu ziyaretten ne elde ettik?" diye soracak olursanız...
Erdoğan bütün dünya medyasının takip ettiği toplantıda başta Amerikan kamuoyu olmak üzere tüm dünya insanlarına, "Amerika'nın ve sizin hükûmetleriniz teröristlerle iş birliği yapıyor. Binlerce kişiyi öldüren katillerle muhatap oluyor" diye seslendi.
Yetmedi...
Gazeteci Hilal Kaplan, "Teröristlerle iş birliği yapmaya devam edecek misiniz?" diye soru soran bir Türk gazeteci olarak Trump'ı Amerikan kamuoyu önünde köşeye sıkıştırdı. 
Algının kralıdır, şahıdır bu!
Ama siz bana ya da Hilal Kaplan'a falan inanmayın, aldanmayın birader. Ne de olsa biz yandaş yalaka yazarlarız!..
Yılmaz'ı okuyun Yılmaz'ı...
O, nasılsa meseleyi 1920'den alır, İzmir Kordon'dan döndürür, 'varlığıyla onur duyduğu Ahmet Necdet Sezer'e bağlar ve en sonunda Atatürk ile bitirip sizi bir kez daha morfinler...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.