Memleketi dolaştım, durum şudur…

A -
A +
Temmuzda İç Anadolu, Karadeniz ve Ege Bölgelerimizi gözlemleme fırsatı buldum.
Elbette vatandaşın başlıca gündemi; pahalılık.
Gıda ve konut fiyatları başı çekiyor.
Kiraya getirilen yüzde 25 sınırının sahada karşılığını görmedim.
Tokat gibi yerde bile 7-8 bin liraya kiraya verilen yeni konutlar var.
Tuhaf olan, bu rakamlara kiracı bulunabilmesi.
 
Bunda da başlıca etken; hükûmetin memura, çalışana yaptığı zamlar olsa gerek.
Bakın, yabancı turistin bol olduğu şehirlerden bahsetmiyorum…
Kiralık, satılık evler yükselen rakamlara rağmen nasıl talipli buluyorsa kafeler, restoranlar da öyle.
Pandemi öncesine göre fiyatların üçe-dörde katlandığı yeme-içme mekânları tıklım tıklım!
Hem pahalılık, hem bolluk, hem de hiç sıkıntı yokmuşçasına yoğun bir talebin olduğu tabloyla karşı karşıyayız.
Dört kişi en az bin lira bırakıp kalkacağınız bir restorana rezervasyonsuz giderseniz yer bulamıyorsunuz.
Varın ötesini siz yorumlayın.
***
Anadolu’nun şöyle bir avantajı var ki; tarımı güçlü şehirler sebze-meyveye İstanbul’daki gibi para ödemiyor.
Bazı yakınlarım, bu sene bunlara hiç para vermediklerini, çünkü bahçesi olan eşten dosttan gelenlerin markete uğramaya hacet bırakmadığını anlattı.
İşte bu, bizim gizli gücümüz.
 
Nitekim yoldan geçerken bizi de bahçesine davet eden hiç tanımadığımız bir vatandaş, yedirdikleri yetmiyormuş gibi, giderken ısrarla bagajımıza bir kasa kiraz attı ki, İstanbul’da o kirazın kilosu en az 60 liraydı.
Bunlar ülkemizin, kültürümüzün ve insanımızın güzelliği.
 
Yeri gelmişken şunu da belirteyim; çiftçi bu sene emeğinin karşılığını almaktan hayli memnun.
Siz bakmayın yeminli muhaliflerin yaptığı demogojiye, sahada durum hiç de anlattıkları gibi değil.
Esnaf da elbette pahalılıktan dert yanıyor ama kimse yaptıkları zamlardan dolayı işlerinin düştüğünü söylemiyor.
Malum, ufak esnafa vergiyi de kaldırdı hükûmet.
 
Bu dönem zor durumda olan “orta direk” dediğimiz sabit gelirli, lakin gördüğüm kadarıyla onlar da bir şekilde mevcut hayat standartlarını korumaya devam ediyor.
 
En büyük sıkıntıları, yeni bir ev yahut araba almaya, eskisi gibi güçlerinin yetmemesi.
Bunun da er-geç aşılacağı ümidini koruduklarını belirtmem lazım.
***
Anadolu insanı, binlerce yıllık birikimiyle irfan sahibidir.
 
Birileri, geçici sıkıntılardan istifade edip, asıl niyetlerini gerçekleştirebileceklerini zannetmeye devam etsin…
Toplumun kahir ekseriyeti dünyanın içine düştüğü hâli ve nereye gittiğini görüyor, kimin hangi hesapların peşinde koştuğunu iyi okuyor ve bu cendereden Türkiye’yi kimin sağ salim çıkaracağını da gayet iyi biliyor.
 
Önceki ekonomik krizlerin oluşturduğu buhranı unutmayan vatandaşımız, bugün Karadeniz’de, Akdeniz’de, Ege’de, hatta tüm Türkiye’de, yeme-içme ve eğlence yerleri gibi, bütün tatil mekânlarının tıka basa dolduğuna bizzat şahit oluyor.
Elbette bu da Anadolu insanının umutlarını haklı çıkarıyor.
 
Bu arada, konutta atladığım bir detayı belirteyim; bugün inşaat yapmak için usta arasanız, kimi üç, kimi beş ay sonraya gün veriyor.
Şimdi gelelim; toplumun en çok ciyaklayan kesimi beyaz Türklere, yeminli muhaliflerin durumuna…
***
Karadeniz ve İç Anadolu’dan sonra, bir iş seyahati için iki günlüğüne İzmir Çeşme’ye gitmem gerekti.
Cuma akşamüstü İstanbul Havalimanı CIP terminaline girmeden önce, 5-10 dakika bekleyip gelenleri izledim.
İlk defa böylesine bir yoğunluğa denk geldim.
Biri gelip biri giden lüks araba trafiği başımı döndürdü.
Profiller az çok siyasi kimliği de gösterir…
 
AK Parti’ye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a en çok yüklenen, oysa AK Parti döneminde en çok zenginleşen kesimi orada gözlemlemenizi çok isterdim.
 
Özel yolcular için ayrılan CIP’ler tıklım tıklım.
Aralarında muhafazakâr profile tek tük rastlarsınız…
 
Bir kere daha şahit oldum ki, bu iktidarın sayesinde gerçekleşen ekonomik büyümeden en çok yararlananlar, en çok şikâyet edenler.
Tıpkı beş yıldızlı otelleri dolduranlar gibi.
Geceliği 5-6 bin liradan başlayıp, 150-200 bin liralara kadar ulaşan otellerde yer bulmanın zorluğuna şahit olsanız, donar kalırsınız.
 
Bunların bir topluma yansıttıkları var, bir de gerçekte yaşadıkları…
Akıllara durgunluk veren bir ikiyüzlülük var ortada.
Bir taraftan hükûmetin faiz politikasını eleştirirken, öbür taraftan bu yıl ihracat rekoru kıracaklarını söyleyeni mi ararsınız…
Hükûmeti halkı ‘yoksullaştırmakla’ suçlarken Çeşme’de aylığı 120 bin liraya “ucuz” villa kiraladıklarını anlatanları mı…
Hepsine şahit oldu bu kulaklar.
 
Bunları gördükçe, konuştuklarına şahit oldukça zannettim ki, bu ülkede paralel evrende yaşayan bir zümre var.
Bizim meslektaşlarımız arasındakiler gibi…
En çok muhalif olanlar, yalılarda, köşklerde oturanlar…
Çocuklarını yurt dışında en pahalı okullarda okutanlar…
Türkiye ne tuhaf bir ülke, anlaşılır gibi değil.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.