Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür

A -
A +

Siyasetin gündemi Türkiye’de her geçen gün ısınırken, gözümüzün içine bakarak HDP hakkında güzelleme yapanların en çok istifade ettikleri husus, sanırım insanoğlunun zaman içerisinde bazı şeyleri unutması. Boşuna dememişler: "Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür."

Bu yüzden HDP’ye tekrardan bağlama çaldırmak istiyorlar.

Nasılsa millet bir şekilde yaşananları unutur.

Oysa “PKK terör örgütü silahlarını bırakarak ülkeyi terk etsin ve terör sorunu sulh içerisinde sona ersin” söylemi bu ülkede ilk kez dillendirilmiyor.

Milletçe şahitlik ettik ki, HDP iradesini çoğu konuda başka merkezlere teslim etmiş bir oluşum.

Kuklacının kuklaları Türkiye’de nasıl oynattığına, sahayı nasıl organize ettiğine kronolojik bir perspektiften bakalım mı?

Buyurun…

07.02.2012 FETÖ, Türkiye Cumhuriyeti'nin çözüm sürecinde yürüttüğü politikalardan dolayı, MİT'i, terör örgütü PKK/KCK ile ilişki içindeymiş gibi göstererek MİT Müsteşarı Hakan Fidan'ı ifadeye çağırarak işaret fişeğini çaktı. Başbakan Erdoğan’ın talimatı ile Fidan ifade vermeye gitmedi.

Ve telaş başladı.

Ya sulh içinde bu sorun çözülür ve Türkiye terörün vesayetinden kurtulursa…

09.01.2013 PKK’nın kurucularından teröristler Sakine Cansız, Leyla Söylemez ve Fidan Doğan Paris’te büyük bir sır perdesi içinde öldürüldü. Saldırıyı gerçekleştiren Ömer Güney’in mahkemede yargılanmasına günler kala Fransa’da cezaevinde öldüğü duyuruldu ve cinayet tamamen örtbas edildi.

Hemen sonraki günlerde Öcalan’a ‘sakın silah bırakmayın çağrıları’ ardı arkasına yapılmaya başlandı. Hatta sırf bu işi kendine dert edinen birtakım gazeteciler, bu konuyu görüşmek üzere Kandil’e gittiler.

28.05.2013 Gezi Parkı olayları başlatıldı.

02.07.2013 PKK ve farklı isimlerdeki yapılanmaları yol kesme, adam kaçırma, şantiye yakma eylemleri başlatarak baraj ve ‘kalekol’ inşaatlarına müsaade edilmeyeceğini dillendirmeye başladılar.

31.07.2013 Kandil’deki terörist Murat Karayılan BBC televizyonuna beyanat vererek açıkça tüm ülkeyi tehdit etti. Karayılan bu beyanatında, şayet bu görüşmeler PKK’nın talepleri doğrultusunda nihayete ermezse, Türkiye bunun altında kalır dedi.

29.10.2013 Sürecin Türkiye’nin inisiyatifinde sürdürülmesi Batı istihbarat örgütlerini ve muhtemeldir ki İran’ı endişelendirince bir diğer terör örgütü elebaşı devreye alındı ve Cemil Bayık sürece üçüncü bir ülkenin taraf olması talebinde bulundu.

17/25 Aralık 2013 Talimat üzerine kuklacı FETÖ’yü de devreye aldı.

21.01.2014 Suriye’de Rojava bölgesi diye nitelendirilen bölgede PYD özerklik ilan etti.

Yukarıdaki kronolojide belirttiğim hususlar ‘Barış Sürecinin’ başlamasından itibaren geçen bir yıllık bir zaman içerisinde bu ülkenin yaşadıkları. Bu esnada Suriye’de şartların PKK açısından çok elverişli hâle geldiği başta Demirtaş olmak üzere HDP kadrolarına sürekli fısıldanıyordu.

Eş zamanlı olarak, BAE sermayesi ile fonlanan Batı medyasında FETÖ marifeti ile Türkiye’nin Suriye sahasında El-Nusra terör örgütüne destek verdiği haberleri arka arkaya yayınlanmaktaydı.

Bugün daha iyi anlıyoruz ki, Türkiye’nin terör örgütleri ile olan ilişkisine dair çarşaf çarşaf haber yayınlanırken, meğerse Fransız firması LaFarge, Fransız istihbaratının ve DEAŞ’ın koordinasyonunda Afrin’den Tel Abyad ve Rasulayn bölgesine kadar geniş bir hat üzerinde PKK için müstahkem mevziler inşa etmekteymiş…

Nasıl tezgâh ama…

Boşuna demiyoruz ‘ne diyorlarsa tersi doğrudur’ diye.

Devam edelim…

17.03.2014 Sorosçu suflörlerinin kulağa üflemesi ile ‘Öcalan cezaevindeyken barış görüşmesi falan yapılamaz’ söylemleri ortaya atıldı. Tam böyle bir zamanda Diyarbakır 2. Taktik Hava Üs Komutanlığına ait Türk Bayrağı indirildi ve sürecin baltalanması için ağır bir provokasyon daha yapıldı.

10.08.2014 Seçilmemesi için her türden provokasyonun sahaya sürüldüğü Recep Tayyip Erdoğan, Türk siyasi hayatında ilk kez halkın oyları ile Cumhurbaşkanı seçildi.

19.08.2014 Lice’ye terörist Mahsun Korkmaz heykeli dikilerek provokasyonlara devam edildi.

15.09.2014 Trump’ın, Orta Doğu’da mekân düzenlemesi yapmak için Hillary Cilinton ve Obama tarafından kurulduğunu söylediği DEAŞ, Türkiye’nin Suriye sınırını YPG’ye teslim etme projesi kapsamında Ayn el-Arab’ı kuşattı.

BAE ve FETÖ destekli medya, DEAŞ ve Türkiye’nin birlikte hareket ettiği yalanını tüm dünyaya servis etmeyi hızlandırdı.

20.09.2014 Ayn el-Arab bölgesindeki DEAŞ kuşatmasından dolayı bir hafta içinde yüz binlerce Suriyeli Türkiye’ye sığındı.               

02.10.2014 DEAŞ ve diğer terör örgütlerine müdahale edebilmek için Suriye tezkeresi TBMM’den geçti. Kandil’deki terör örgütü elebaşları ve HDP bunu açık bir savaş ilanı olarak kabul etti.

Selahaddin Demirtaş’ın çağrıları ile 6 Ekim tarihinde halk sokağa davet edilerek iç savaş denemesi sahneye sürüldü. 35 vilayette 52 vatandaşımız hayatını kaybetti. Gerekçeleri, Türkiye’ye tehdit oluşturan başta DEAŞ kaynaklı tüm terör örgütlerine yönelik Meclis’ten geçen tezkere idi.

20.10.2014 ABD alenen Suriye’de YPG’ye silah desteğine başladı.

29.10.2014 Aysel Tuğluk, 15 Temmuz’a giden süreçte seküler güçleri göreve davet etti. Tuğluk’un bu davetine icabet etmek üzere FETÖ hazırlıklara başladı.

18.12.2014 Alman Die Welt gazetesi terörist Bayık’ın ağzından manşet attı. “IŞİD’in halifesi Bağdadî değil Erdoğan’dır.”

17.03.2015 FETÖ ve arkasındaki yapı Demirtaş’a slogan attırdı: “Seni başkan yaptırtmayacağız…”

26.06.2015 Erdoğan Meclis kürsüsünden tüm taşeronlara ve kuklacılara meydan okudu: “Bedeli neye mal olursa olsun, Suriye’de bir PKK devleti kurdurtmayacağız.”

29.06.2015 Demirtaş 6-8 Ekim tarihinde katledilen vatandaşlarımızın devlete ve millete iyi bir ders olduğunu düşündüğünden olsa gerek, “Suriye’ye müdahale edilirse tüm Türkiye savaş alanına döner, Türkiye 6-8 Ekim olaylarını sakın ola ki unutmasın” diye açıklama yaptı.

Evet, Türkiye 6-8 Ekim olaylarını unutmuş olmalı ki, dün bu olayların yıl dönümünde vampire sarımsak gösteren bir eda içerisinde Başak Demirtaş’a ekranlarda Selahaddin Demirtaş güzellemesi yaptırtılıyordu.

14 Temmuz 2015 Bese Hozat isimli terörist, Özgür Gündem’de “Yeni süreç devrimci halk savaşı sürecidir” diyerek kendilerinden çok emin bir şekilde sözde savaş başlattılar ve çukur terörü olaylarında 700 güvenlik personelimiz şehit edildi.

Nasıl ama?

Sadece 2,5 yıllık bir zaman dilimi içinde bu yaşananlar gecenin başına gelse gündüz olurdu!..

Bu 2,5 yıllık süreçten günümüze kadar geçen sürede yaşananlar kuşkusuz çok daha ağır ve travmatik. Lakin her atlatılan badire, devleti ve milleti daha da güçlendiriyor ve kenetliyor.

Kaldığım noktadan 15 Temmuz’a ve oradan günümüze kadar geçen sürede yaşanılanları ayrı bir yazı ile kaleme alacağım.

Peki bu kronolojiyi niçin ve kime yazdım?

Son zamanlarda Kemal Bey’in orkestra şefliğinde sanki hiçbir şey yaşanmamış gibi, beşer olarak unutkanlığımızdan istifade ederek ekranlarda, gazetelerde ve bazı mecralarda HDP güzellemesi hız kazandı. Oysa hakikat yukarıda kaleme aldığım yaşanmışlıklardır.

Ne yani, ısrarla ‘siyasetin güvenlikleştirilmesi’ diye hafızamızın zaafından istifade ederek ortam hazırlayan kalembazların ve kelambazların suratlarına hakikatleri vurmayacağımızı mı zannediyorlardı?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.