Siyasi tutsak yine konuşturuldu

A -
A +

Bu yazımda iki hafta önce bu köşede kaleme aldığım “Suriye sahası yeni gelişmelere gebe”(*) isimli yazının devamı niteliğinde bir değerlendirme yapmak istiyordum. Çünkü dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeni bir harekâtın işaretini vermesi gerçekten son derece önemli bir mesaj idi.

Bu düşünceler içindeyken Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup toplantısında yaptığı konuşma gündeme bomba gibi düştü. Kılıçdaroğlu, insanın kanını donduracak şekilde yine ülkenin Cumhurbaşkanı’nın aile fertleriyle birlikte kaçacağını söylüyor, yıllardır atmaya devam ettiği iftiralarını sürdürüyordu.

 

Demokratik siyaset sabote edilmektedir

 

15 Temmuz öncesinde de aynı söylemleri dile getiren Kılıçdaroğlu’nun, tankların önünden nasıl sıvışarak güvenli bir evde saklandığını ve milletin evlatlarının tankların altında can verişlerini kahvesini yudumlayarak izlediğini bilmeyen kaç kişi kaldı bu ülkede?

O zaman Kılıçdaroğlu demokratik bir siyaset tarzı ortaya koymak ve rakibi ile siyasi bir mücadeleye girmek yerine neden kendi itibarını ayaklar altına atacak siyaset dışı bir yol ve yöntem izlemekte?

Kâh Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kaçacağını söylemek, kâh ülkede siyasi cinayetler işleneceğinden dem vurmak bir siyaset tarzı olabilir mi?

Bu türden militanlık kokan bir siyaset hangi demokratik ülkede alıcı bulur Allah aşkına?

Çok dikkatli ve ferasetli davranmazsak Kemal Kılıçdaroğlu’nun kulağına sufle verenlerin tuzağına düşeriz, çünkü daha bugünden 2023 yılında yapılacak seçimlerde sonuçlara itiraz ederek sokaklara dökülecek kitleler hazırlanıyor.

Kılıçdaroğlu’nun SADAT önünde yaptığı konuşmanın içeriğini dikkatlice ele aldığımızda ne demek istediğim çok daha net anlaşılır.

 

Grup toplantısı Kılıçdaroğlu’nu kesmeyince şov evinden devam etti

 

Kılıçdaroğlu grup toplantısında yaptığı konuşmasını ve iddialarını, akşam evinden TURKEN Vakfı’na dair eline tutuşturulmuş birtakım vesaik ile tevsik etme gayretine girişti. Oysa TURKEN Vakfına ait para transferleri gayrimeşru yollar ile gerçekleşmiş transferler değildi ama Kılıçdaroğlu her zaman olduğu gibi itibarını ayaklar altına alma pahasına konuyu büyük bir manipülasyon içinde anlatmaya devam etti.

Hem oturduğu koltuğa bir kaset kumpası ile gelmesi sağlanmış Genel Başkanı siyasi bir tutsak gibi konuşturttular hem de kaçacak söylemini tekrar tedavüle sokturdular.

Ama işin aslı o kadar da basit değil.

 

‘Kaçacaklar’ söylemi bu ülkede yarım asırdan fazla hikâyesi olan bir iftira

 

Malum 27 Mayıs alçaklığının üzerinden tam 62 sene geçti. Darbeciler Kütahya’ya intikal etmek üzere olan Menderes’i tutukladıklarında iftiralarını çoktan hazırlamışlar ve Menderes’in 12 uçak dolusu altın ile kaçmak üzereyken yakalandığı haberlerini topluma yaymışlardı.

Böyle namussuzluk mu olur demeyin, olmuş işte!

Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen’in “Zamanı Durduran Saat” isimli kitabında detayları ile anlatılan ve ‘DP yöneticilerinin 12 uçak dolusu altın ve mücevherat ile yabancı memleketlere kaçmaktayken yakalandıklarını’ bildiren ve halka dağıtılan bu bildiriler ne ise, Kemal Kılıçdaroğlu’na söylettirilen de o...

Alın buyurun bildiriyi de buradan yayınlıyorum.

Siyasi tutsak yine konuşturuldu

 

Dün akşam Kılıçdaroğlu’nun evinden yaptığı açıklamalarda, devletin tüm bürokratlarını sindirecek ve baskı altına alacak tedhiş içeren cümleler kullanması da o zamanlardan bu yana devam eden bir zihniyetin yansıması.

O zaman da ‘DP ilçe ve bucak başkanlarının kaçmalarına mahal vermeden tevkif edilmelerini ve askerî birlikler gelene kadar salıverilmemelerini’ sıkı sıkıya tembihliyorlardı.

Şimdi siz toplumun tüm kesimleri ile helalleşmeden ve adaletten bahseden, hatalarından ders aldığını ifade eden bu kafa yapısının, gerçekten toplumun tüm kesimleri ile helalleşebileceğine, geçmişten ders aldığına ve adalet istediğine inanır mısınız?

 

Maarif Vakfı kimleri rahatsız ediyor?

 

Anlaşılan o ki başta Maarif Vakfı olmak üzere bazı vakıflar açtıkları ve işlettikleri okul ve yurtlar yolu ile FETÖ’nün yurt dışındaki insan kaynaklarına son derece büyük darbeler indiriyorlar. Bu rahatsızlığı FETÖ zaten kendi ağzı ile itiraf ediyor ama yetinmiyor ve siyasi tutsağı konumuna gelmiş siyasetçilere de söylettiriyor.

Maarif Vakfı hâlihazırda 67 ülkede faaliyet yürütüyor ve 49 ülkede eğitim faaliyeti yürütüyor. İşlettiği eğitim kurumu sayısı 427, eğitim verdiği öğrenci sayısı ise 50 bine yaklaşmış. Ayrıca işlettiği 44 öğrenci yurdu ile tüm dünyada FETÖ okullarına âdeta nefes aldırmıyor.

Şimdi siz olsanız New York’un göbeğinde, beş farklı ABD eyaletinde Türkiye’den giden öğrencilere burs ve barınma imkânı sunan TURKEN Vakfı ve Maarif Vakfından rahatsız olmaz mısınız?

FETÖ’yü kullanışlı aparat olarak kullanan aklın, var olan insan kaynaklarına bu kadar açık meydan okursanız, onlar da siyasi tutsaklarını bu şekilde konuştururlar. Oysa ABD yasaları açısından bir usulsüzlük varsa gereğini yapmak ABD mahkemelerinin zaten görevi.

 

Bahçeli ve NATO çıkışı

 

MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’nin partisinin grup toplantısında ‘Türkiye seçeneksiz değildir. Türkiye çaresiz değildir. Eğer şartlar içinden çıkılmaz hâle bürünürse NATO’dan ayrılmak bile alternatif bir tercih olarak gündeme alınmalıdır. NATO’yla var olmadık, NATO’suz da yok olmayız.’ şeklindeki şartlı cümleleri NATO sevdalılarını aşka getirdi.

Oysa kimsenin durup dururken NATO’dan çıkalım falan dediği de yok.

Konu NATO olunca, ikballerini NATO koridorlarından verilen destek ile sağlamış mümessiller hemen devreye girdi.

Neymiş o zaman Yunanistan tüm NATO’yu arkasına alır ve karşımıza öyle dikilirmiş.

Tüm Yunanistan’ın ABD üssü hâline getirilmesi, Mitçotakis’in ABD Kongresinde sırtının sıvazlanması zaten Yunanistan’ın birilerini arkasına aldığının göstergesi değil mi?

.....

(*) www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/yusuf-alabarda/626943.aspx

 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.