Azîz Mahmûd Hüdâyî "rahmetullahi aleyh"

A -
A +

> Gizli konulan kese! Bir gün zengin birisi, "Hazret-i Hüdâyî"ye, Geldi, büyüklüğünü görüp öğrensin diye. "Altın" dolu bir kese getirmişti gelirken. Onu, koydu bir yere hiç belli ettirmeden. Biraz daha oturup, sonra ayrılmak için, Hazret-i Hüdâyî'den istediğinde izin, Buyurdu ki: (Evlâdım bıraktığın paralar, Hem dünyâ, hem âhiret saâdetine yarar. Kabûl etmek sünnettir verilen hediyeyi. Biz de kabûl eyledik bıraktığın keseyi.) O bunları duyunca, duygulandı çok fazla. Hazret-i Hüdâyî'ye tâbi oldu ihlâsla. Bir gün de, "Sultân Ahmet", bâzı sevdikleriyle, Gitti bir koruluğa gezinmek gâyesiyle. Bir yerde oturup da istirâhat ederken, Hizmetçiler, bir koyun kestiler ona hemen. Kızartıp, pâdişâha eylediler onu arz. O, elini uzatıp kopardı etten biraz. Tam yiyecek idi ki elindeki lokmayı, Birden beliriverdi "Azîz Mahmûd Hüdâyî". Ve ona buyurdu ki: (Pâdişâhım, dikkat et! Sakın onu yeme ki, zehirli zîrâ o et.) Bu îkâz üzerine, yemedi onu sultân. "Hüdâyî" de bir anda gâib oldu ortadan. O etten biraz kesip, bir köpeğe verdiler. Hayvanın, onu yiyip öldüğünü gördüler. Yine devrin sultânı, bir gün vezîrlerinden, Birini azl ederek, mührü aldı elinden. Yerine, başkasını vezîr tâyin ederek, "Mührü" ona gönderdi, bir kimseye vererek. Üsküdar yakasında otururdu o ise. Bu yüzden bir kayığa gidip bindi o kimse. Ve lâkin götürdüğü o mühürü, elinden, Denize düşürünce, geriye döndü hemen. Pâdişâh o kimseyi, "Mühürü bulsun" diye, Gönderdi Üsküdar'da "Hazret-i Hüdâyî'ye. O gelip arz edince sultânın dileğini, Seccâdenin altına soktu hemen elini. O "Mühür"ü çıkarıp, koydu onun avcuna. Suları damlıyordu, çok şaşırdı o buna. > E-mail: abdullatif.uyan@tg.com.tr Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com