Abdullah bin Mübârek hazretleri Şam'a giderken yol kenarında ölü bir merkep gördü.
Biri de ağlıyordu!
Adama yaklaşıp; “Niçin ağlıyorsun?" diye sordu.
Adamcağız;
"Ben fakîrim. Bunu üç yüz dirheme almıştım, ama öldü, ne yapacağım diye ağlıyorum" dedi.
İbni Mübârek, ona;
"Ben buna beş yüz dirhem veririm kabul mü?" buyurdu.
Fakîr çok sevinip;
"Kabul" deyince, fakîre beş yüz dirhem verip yoluna devam etti. Fakîr, o gece rüyâsında mahşer meydanını gördü. Baktı ki, yeşillikler içinde, her tarafı altın ve yâkutlarla süslü bir merkep var.
Bir melek de;
"Bu kiminse, ona müjdeler olsun!" diye nidâ ediyordu.
Bu, kendi merkebiydi.
O meleğe;
“Bu merkep benim” dedi.
Melek; "Senindi ama öldüğüne sabredemediğin için başkasının oldu. Bak, üstünde ne yazıyor?" dedi.
Fakîr baktı.
“Bu, Abdullah bin Mübârek’in bineğidir" yazıyordu üzerinde.
O anda uyandı.
İbni Mübârek hazretlerini arayıp buldu ve kendisine;
"Ben, dünkü satıştan vazgeçtim" dedi.
İbni Mübârek de;
"Ben de vazgeçtim ve bu beş yüz dirhemi de sana hediye ettim" buyurdu.

