Ahmed bin Ebi'l-Havârî, hocası Ebû Süleymân Dârânî hazretlerine "rahmetullahi aleyhimâ" hiç muhâlefet etmeyeceğine dâir söz vermişti. Bir gün hocası ders anlatıyordu ki Ahmed bin Ebi'l-Havârî geldi. Kapıyı tıklattı. Ve içeri girip; "Efendim, fırın iyice kızdı. Ne pişirmemi emredersiniz?" diye sordu. Hocası cevap vermedi. Ahmed bin Ebi'l-Havârî geri gitti. Biraz sonra yine geldi. Aynı şeyi sordu. Cevap alamadı. Üçüncüde hocası; "Fırına kendini sür!" dedi ve derse devam etti. Bir müddet sonra talebelere dönüp; "Ahmed'i çağırın!" buyurdu. Koşup aradılar. Hiçbir yerde yoktu. Onu bulamayınca geri dönüp hocalarına durumu bildirdiler: "Ahmed'i bulamadık efendim." "Fırına baktınız mı?" buyurdu. Talebeler; "Bakmadık hocam" dediler. Buyurdu ki: "Gidin bakın!" Koşup fırının kapağını açtıklarında, Ahmed'i kızgın fırının içinde görüp şaşkına döndüler. Zîra çok rahat ve huzur içinde oturuyordu. GÖZYAŞINDAN Kendisi anlatır: "Rü'yâmda yüzü nûr gibi pırıl pırıl parlayan bir hûrî gördüm ve kendisine; "Ne kadar güzel ve nurlu yüzün var. Bunu neye borçlusun?" dedim. Bir nazar etti. Ve cevâben; "Ey Ahmed, sen bir gece Allah korkusundan ağlıyordun. Gözyaşların sel gibi akıyordu. O akan yaşları alıp yüzüme sürdüm. İşte yüzümün parlaklığı senin o gözyaşlarındandır" dedi. > www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com