Ebu Osman Meğribî "rahmetullahi aleyh", bir gün Efendimizin faziletlerinden bahsediyordu cemaate: - Yerlerde ve göklerde yaratılan herşey, Onun şerefine yaratılmıştır. Hak teala, "İste, vereyim" buyurdu kendisine. Ama O, dünyalık hiçbir şey istemedi. Ne mülk ve saltanat, ne makâm, ne rütbe. Peki ne istedi? Kulluğu ve peygamberliği. Sonra izah etti bunu: Bir gün, Cibrîl aleyhisselâm, Efendimizin huzûruna girip selam verdi. O Server selamını aldıktan sonra buyurdu ki: - Bu gece evimizde hiç yemek yoktu. O esnâda "İsrâfil" adındaki melek girdi huzura. Beni Rabbimiz gönderdi - Yâ Resûlallah, beni Rabbimiz gönderdi. - Ne buyuruyor? - "İsterse dokunduğu taş toprak, altın olsun. İsterse melek olarak yapsın peygamberliğini" buyuruyor. Efendimiz buyurdular ki: - Ne altın isterim, ne melek olmayı. - Peki ne istersin? - Kul olarak Peygamberlik yapmayı. *** Sonra şunu anlattı cemaate: O, insanlara, cinlere, hattâ canlı cansız her mahlûka Peygamber gelmiştir. Onun rahmetinden, herşeye nasîb vardır. Kâfirler ve melekler de nasibdardır bu rahmetten. Cemaatten biri sordu: - Kâfirlere rahmeti nasıldır? - Onun hürmetine, umumi azap gelmez üstlerine. Meleklere rahmeti - Peki, meleklere rahmeti nasıldır? - "Arzedeyim" buyurup, şu hadiseyi nakletti: Bir gün, Resulullah'la Cebrail aleyhisselam konuşuyorlardı. Efendimiz sordular: - Yâ Cebrail, Hak teâlâ benim için, "Seni rahmet olarak gönderdim" buyuruyor. Bu rahmetten sana da nasib oldu mu? - Evet yâ Resulallah. - Nasıl oldu? - Hak teâlânın kudret ve azameti karşısında, sonumdan korkudaydım. Ne zaman ki, iki âyet getirdim zatınıza, o zaman korkum gitti, rahatladım. Efendimiz sordular: - Neden rahatladın? - Çünkü o iki ayette, benim "Emin" olduğum bildiriliyordu. Rabbimizin meth-ü senasına kavuştum. Bana, bundan büyük rahmet olur mu?