(Dünden devam)
Cündeb bin Cünâbe, üç gece hazret-i Alî'nin "radıyallahü anh" evinde kaldı. Hazret-i Alî sordu: "Buraya niye geldin?"
Cündeb;
"Muhammed isminde bir zâtı görmek için" deyince; "Ben o zâta gidiyorum, beni tâkib et!" dedi.
Ve yola çıktılar.
Huzura vardılar.
Cündeb, Efendimiz'in sohbetiyle şereflenince;
"İşte yıllardır beklediğim buydu" dedi.
Sohbet çok tatlı idi.
"Hiç bitmese" diyordu.
Efendimiz sordular:
"Sen neredensin?"
"Gıfâr kabîlesindenim."
"Nicedir Mekke'desin?"
"Üç gün oldu."
"Ne yiyip ne içtin?"
"Zemzemden gayri bir şey bulamadım" deyince;
"Zemzem mübârektir, susayanı kandırır, aç olanı doyurur" buyurdu.
Ebû Zer çok mutluydu.
Huzurdan çıktı.
Ve hemen kalbinde yanan îmân meş'alesiyle başka gönülleri de tutuşturmak için koştu Kâbe'ye.
Heyecanlıydı.
Olanca sesiyle;
"Lâ ilâhe illallah!
Muhammedün Resûlullah!" diye haykırdı.
Müşrikler duydular.
Üstüne çullandılar.
Hazret-i Abbâs; "Durun, vurmayın! Bu adam kervan yolumuzun üzerindeki bir kabîleden. Bir daha oradan nasıl geçersiniz?" diye bağırdı... (Devamı yarın)
> www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com

