Hanım sahabilerden Hazret-i Nesibe “radıyallahü anhâ” şöyle anlatıyor:
Uhud Savaşında, Resûl-i Ekrem Efendimiz, benim yanımda kalkan bulunmadığını gördü.
Etrafına baktı.
Ve bir sahabiye;
“Ey kalkan sahibi! Kalkanını, çarpışana bırak” diye seslendi.
O da emre uydu.
Kalkanını bıraktı.
Resulullah Efendimiz o kalkanı aldı.
Ve bana uzattı. Ben de o kalkanı Resulullah’tan alıp onunla korundum.
Bize ne yaptılarsa müşrik süvarileri yaptılar.
O esnada atlı ve zırhlı bir müşrik geldi ve bana kılıç vurdu!
Kalkanımla korundum.
Sonra kılıcımı çektim.
Atının ayağına çaldım!
At, arkaüstü yıkıldı!
Peygamberimiz, oğlum Abdullah'a “Ey Ümmü Ümare'nin oğlu! Annene, annene yardım et’ diye seslendi.
● ● ●
Abdullah radıyallahü anh da şöyle anlatıyor:
“Uhud günü sol kolumdan yaralanmıştım.
Beni, hurma ağacı gibi upuzun bir adam vurmuştu.
Resulullah, bana;
“Yaranı sar!” buyurdu.
Annem koşup geldi.
Ve yaramı sarıp;
“Kalk yavrucuğum! Şu müşriklerle çarpış” dedi.
Resulullah gördü.
Anneme baktı ve;
“Ey Ümmü Ümare!.. Senin katlandığın bu şeylere kim katlanabilir?” buyurdu...