Büyük âlim Takıyyüddîn bin Salâh, bir gün Ebü'l-Hasan Alî el-Harîrî hazretlerine misâfir gelmişti. Alî el-Harîrî; "Misâfirimize bir şey ikrâm etmemiz îcâb eder" dedi. O sırada bir koyun sürüsü geldi. Orada yayıldılar. Talebeden birine bir koyun gösterip; "Git, şuradaki hem bedeni, hem de kuyruğu iri olan alaca renkli koyunu al getir!" buyurdu. Bu söz, Takıyyüddîne garip geldi. Aklı da almadı. Kendi kendine; "Herhâlde Şeyh Alî beni imtihân etmek istiyor. Bu koyunu yemek câiz olmaz. Onlar yese de, ben yemeyeceğim" diye düşündü. Koyunu kestiler. Sonra pişirdiler. Sofra kuruldu. Tam yemeye başlayacaklardı ki, o esnâda nefes nefese biri gelip; "Az önce buradan bir koyun sürüsü geçti mi?" diye sordu. Cevap verdiler ki: "Niye sordun?" Gelen kişi; "O sürüde kendisi ve kuyruğu iri olan, alaca renkli bir koyunu Alî Harîrî hazretlerine ve sevdiklerine nezretmiştim" dedi. Oradakiler; "Evet bahsettiğin vasıftaki koyun, şu sofradaki koyundur" dediler. O kişi çok sevindi. "Çok şükür" dedi. O sevinçle; "Koyun sâhibini bulmuş!" dedi. O zaman Alî el-Harîrî, Takıyyüddîn bin Salâh'a dönüp; "Kişi dâimâ hüsn-i zanda bulunmalıdır" buyurdu. Takıyyüddîn Salâh; "rahmetullahi aleyh" "Tövbe olsun" dedi. Çok pişmân oldu. Mahcup da oldu. Ve derhal Alî El Harîrî hazretlerinden özür ve af dileyip, bir daha da yanından ayrılmadı. > www.gonulsultanlari.com Tel: (0 212) 454 38 10 www.siirlerlemenkibeler.com