İmâm-ı Rabbânî, İslâmiyeti yaymaya nasıl teşvîk etmektedir?

A -
A +

Âriflerin ışığı, velîlerin önderi, İslâmın bekçisi ve Müslümânların baş tâcı İmâm-ı Rabbânî Ahmed Fârûkî Serhendî [kuddise sirruh], Nakîb, Seyyid, Şeyh Ferîd'e yazmış olduğu bir mektûbunda, "zâhiri, İslâmiyetin emirlerini yapmakla süslemek ve bâtını, Allahü teâlâdan başka şeylere bağlamamak lâzım geldiğini" bildirmektedir: "Allahü teâlâ, sizi, bilinen ni'metlere ve bilinmeyen saâdetlere kavuştursun! Bilinen ni'metler, zâhirin ya'nî bedenin, ahkâm-ı şer'ıyyeyi yapmakla süslenmesidir. Görünmeyen, ma'nevî saâdet de, bâtının yâni kalbin ve rûhun, Allahü teâlâdan başka şeylere bağlanmaktan kurtulmasıdır. Acabâ hangi seçilmiş kimseyi bu iki ni'metle şereflendirirler?" [1/49] Yine aynı zâta (ya'nî Seyyid Şeyh Ferîd'e) yazdığı diğer bir mektûbunda, tekrâren "İslâmiyeti yaymaya teşvîk etmekte"dir: "BUNDAN BAŞKASI HİÇTİR!.." "Allahü teâlâdan dilerim ki, o büyük sülâlenin yardımı ile, İslâmiyet güneşi parlasın, Ahkâm-ı İlâhiyyenin güzelliği her tarafa yayılsın. Fârisî mısra' tercümesi: İş budur, bundan başkası hiçtir! Bugün de, kimsesiz kalan Müslümânların, bu dalâlet girdâbından kurtuluş ümîdi, ancak, insanların en iyisinin evlâdının gemisindedir. Bir hadîs-i şerîfte: (Ehl-i beytim, ya'nî evlâdım, Nûh aleyhisselâmın gemisi gibidir. Buna binen kurtulur, binmeyen helâk olur) buyuruldu. [Hazret-i Alî ile Hazret-i Fâtıma'ya ve ikisinin çocuklarına ve bütün torunlarına "Ehl-i beyt" denir. (Radıyallahü teâlâ anhüm ecmaîn)] Bu büyük saâdeti ele geçirmek için, çok çalışınız! Çok şükür, Allahü teâlâ, mevkı', kuvvet, te'sîrli söz ni'metlerini vermiştir. Zâtınızın şerefi de, bunlara katıldığında saâdet meydânında bütün akrânınızdan ileri gitmeniz pek kolaydır..." [1/51] Kezâ İmâm-ı Rabbânî [kuddise sirruh], Hân-ı Hânân'ın oğlu Mirzâ Dârâb için yazdığı bir mektûpta, "Allahü teâlâya şükretmenin, İslâmiyete uymakla olduğu"nu belirtmektedir. "Allahü teâlâ, kuvvetinizi arttırsın ve yardımcınız olsun! İyilik edene teşekkür lâzım olduğunu akıl da, İslâmiyet de göstermektedir. Şükrün derecesi, gelen ni'metlerin miktârına bağlıdır. Ni'met, ne kadar çok ise, şükretmek lüzûmu da o kadar çok olur. Görülüyor ki, zenginlerin, zenginlik derecesine göre, fakirlerden daha çok şükretmeleri lâzımdır. Bunun içindir ki, bu ümmetin fakîrleri, zenginlerinden beş yüz sene önce Cennete gireceklerdir. Allahü teâlâya şükretmek için, önce Ehl-i Sünnet âlimlerinin bildirdiklerine uygun bir i'tikâd edinmek lâzımdır. Çünkü, Cehennemden kurtulan, yalnız bu fırkadır. İ'tikâdı düzelttikten sonra, İslâmiyete uygun hareket etmelidir. İslâmiyeti de, bu fırkanın müctehidlerinin kitaplarından öğrenmelidir... PEYGAMBERLERE UYMADILAR... Bundan sonra, Ehl-i Sünnetten olan, tasavvuf büyüklerinin gösterdikleri yolda tasfiye ve tezkiyeye sıra gelir. Şükrün bu üçüncü kısmı, şart değilse de, faydası pek büyüktür. Fakat, önceki iki kısım şarttır. Çünkü, İslâmiyetin aslı, temeli bu ikisidir. İslâmiyetin kemâli, olgunlaşması ise, üçüncü kısım ile olur. Bu üç kısım, ya'nî Ehl-i Sünnet i'tikâdı ve İslâmiyetin emirleri ve tasavvuf büyüklerinin yolu dışında kalan her şey, sıkıntılı riyâzetler ve şiddetli mücâhedeler olsa dahî, hep günâhtır ve itâatsizliktir ve şükretmemektir. Hind Berehmenleri ve eski Yunan filozofları, çok riyâzet ve mücâhede yaptılar. Fakat, Peygamberlere uymadıkları için, Allahü teâlâya şükür değil, günâh oldu; hiçbiri kabûl edilmedi; Kıyâmette Cehennemden kurtulamıyacaklardır. O hâlde, seyyidimizin, efendimizin, kurtarıcımızın ve günâhlarımızın affı için şefâatçimizin, kalblerimizi, ruhlarımızı tedâvî eden mütehassısımızın, ya'nî Muhammed Resûlullah Efendimizin yoluna ve Onun dört Halîfesinin yoluna yapışınız! Onun dört Halîfesi hidâyete ulaştırıcı, saâdete erdiricidir. Allahü teâlâ, bu yolda gidenlerden râzî olur. [Allah, senden râzî olsun demek, bu hâl ile râzî olsun demek değildir. Allahü teâlâ, senin ahlâkını, işlerini ıslâh edip, seni, râzî olduğu hâle soksun demektir.]" [1/71] [İnşâallah yarınki makâlemizde, diğer bazı mektûplarına daha temâs etmek istiyoruz.]

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.