Allah’ın kullarına yapılan her türlü hizmet makbuldür. Ama 'Kitap vermek' veyâ verilmesine sebep olmak, hepsinden daha kıymetlidir...
Emr-i bil maruf ve nehy-i anil münker, farz-ı kifayedir. "Maruf" dinimizin emrettiği hususlardır. "Münker" ise, dinimizin yasakladığı, yani Allahü teâlânın razı olmadığı işlerdir... Emr-i maruf yapılmazsa, ilim yok olur. Cehalet ve sapıklık yayılır. Fitne her tarafı kaplar. Duruma göre; emr-i marufun yapılmaması gereken yerler de yapmanın iyi olduğu yerler de olabiliyor...
Büyük İslam âlimi Hüseyin Hilmi Işık "kuddîse sirrûh" buyurdu ki:
"Efendim, küffârla savaşan ve bir kılıç darbesiyle kanlar içinde atından düşüp şehîd olan bir askere, çok büyük sevap vardır. Çünkü bu, 'Cihâd'dır. Cihâd sevâbı alır. Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarını dağıtanlar, ondan daha çok sevap alıyorlar. Neden? Çünkü bu hizmet, 'Emr-i mâruf'tur, insanlara dînini öğretmektir. Bu hizmetlerde hem 'Cihâd' var, hem 'Emr-i mâruf' var, hem de 'Hediye' var. Hediye, başlı başına bir sevaptır, sadaka sevâbı... Allah’ın kullarına yapılan her türlü hizmet makbuldür. Ama 'Kitap vermek' veyâ verilmesine sebep olmak, hepsinden daha kıymetlidir, daha makbuldür. Yâni bir insanın dînini öğrenmesine sebep olmak, hepsinden daha sevaptır..."
***
Buharalı âlim bir zat, Semerkant’ta Sultanın çocuklarının sokakta uygunsuz oyunlar oynadıklarını görünce elindeki bastonla hafifçe vurur. Çocuklar kaçıp babalarına şikâyet ederler... Sultan, Buharalı âlimi çağırtarak, şöyle der:
Ahmet Demirbaş'ın önceki yazıları...