Öldükten sonra da amel defteri kapanmayanlar...

A -
A +

"İnsan ölünce amel defteri kapanır. Ancak şu üçü bundan müstesnadır: Sadaka-i cariye, faydalı ilim ve kendisine dua eden salih evlat bırakan."

 

 

 

 

Hayırlı evlat ve cami, çeşme, yol yapmak, ağaç dikmek, ilmî eser bırakmak gibi insanlara faydası dokunan her çeşit iyi işler,​ sadaka-i cariyedir. Yani öldükten sonra da, amel defterimize sevap yazılır.

 

Herkes cari sadaka olarak cami yaptıramaz, ilmî eser yazamaz. Evladı olmayabilir. Ama kolayı var. Faydalı bir eserin dağılmasına sebep olmak da, o kitabı yazmak gibi sevap getirir. Bir hadis-i şerifte mealen buyuruldu ki:
(Mümine, öğrenip yaydığı ilmin sevabı, ölümünden sonra da devam eder.) [İbni Mace]
Faydalı eserden maksat, dinimize dünyamıza faydalı olan her eser buna dahildir. Fıkıh kitabı, tefsir kitabı, ilmihal kitabı, tıp kitabı faydalı kitaplardandır.

 

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(İnsan ölünce amel defteri kapanır. Ancak şu üçü bundan müstesnadır: Sadaka-i cariye, faydalı ilim ve kendisine dua eden salih evlat bırakan.) [Buhari]
(Bir ağaçtan, insanlar, hayvanlar veya kuşlar istifade ederse, o ağacı diken için bir sadaka olur.) [Buharî]
Dikilen bir ağacın gölgesinden de istifade edilse, ağacı diken için sevap vardır. O ağaçtan ne kadar istifade edilirse, sevabı da o kadar çok olur. (El-Envar)
          ***

 

Asırlar önce, bir hükümdar maiyetini alıp, tebdil-i kıyafetle gezintiye çıkmıştı. Yol üzerindeki bir köyde çok yaşlı bir adamın bahçesine fidan dikmekle meşgul olduğunu gördü. Adamın o yaştaki gayreti hoşuna gitti, yanına gelip latife yapmak istedi:

 

- Baba, sen ne diye fidan dikmeye uğraşıyorsun? Maşallah yaşını yaşamışsın, bu diktiğin fidanların meyvesinden belki de yiyemezsin!..
İhtiyar şöyle cevap verdi:
- Bu diktiğim fidanların meyvesini bizim yememiz şart değil evlat. Biz nasıl bizden öncekilerin diktiği fidanların meyvesinden yiyorsak, bizim diktiğimiz fidanların meyvesini de bizden sonrakiler yer.
Bu cevap hükümdarın hoşuna gitti ve mükafat olarak ihtiyara bir kese altın verilmesini emretti.
İhtiyar, bu ihsanı yapanın kim olduğunu anladı ve tebessümle karşıladı:
- Gördünüz mü hükümdarım, bizim diktiğimiz fidanlar şimdiden meyve verdi.
Bu cevap da hükümdarın hoşuna gitti, bir kese daha altın verilmesini emretti.
Yaşlı köylü güldü:
- Sultanım herkesin diktiği fidan yılda bir defa meyve verir, bizim diktiğimiz fidan yılda iki defa meyve verdi.
Bu cevap da hükümdarın hoşuna gitti ve bir kese daha altın verilmesini emretti. Ama bu defa vezir araya girdi ve latife yollu şöyle dedi:
- Aman sultanım bir an önce buradan uzaklaşalım. Bu güngörmüş ihtiyar bu gidişle hazineye de darı ektirecek!..

 

 

 

Ahmet Demirbaş'ın önceki yazıları...