Neden iyi oynadın G.Birliği? Maça asılmak suç mu? F.Bahçe maçında G.Birliği'nin ortaya koyduğu futbol F.Bahçeliler'i kızdırdı. Beşiktaş maçında oynamamışlar da, F.Bahçe maçında aslan kesilmişler. Cinlik bu ya, Ziya Doğan Beşiktaşlı, Rıza Çalımbay arkadaşı. Yani üretirseniz, bir sürü senaryo... Asıl F.Bahçeliler'in böylesine bir G.Birliği'ni yenmeleriyle gurur duymaları gerekirdi. Son yıllarda görmediğimiz bir düzeyde maç oynandı. Sonuna kadar her şeyi ile futbol vardı. Böyle zorluk derecesi yüksek maçların getirileri ise F.Bahçe camiasında göz ardı edildi. Bu maç, Fenerli futbolcuların kazanma güçlerini yükseltti. Bu maç F.Bahçeliler'in fizik gücünü artırdı. Bu maç kazanma düşüncesini biraz daha olgunlaştırdı. Bu maç 10 kişi ile, eksik kadro ile kazanabileceğini yaşattı. Daha ne olsun? Hani denir ya, Avrupa'nın zorlu takımları ile oynayamıyoruz diye. Bunun için işte. Kolay rakip olsun, kötü futbol oynasın, biz de yenelim. Armut piş, ağzıma düş... Bu zor maçın kazanç tarafını düşünmeden, beleş tarafı anlatılıyor da insan ona üzülüyor... Rüzgâr panelleri Bizim meşhur Olimpiyat Stadı'nın rüzgâr panellerini UEFA Gözleme Komitesi üyeleri "yıkın" dedi. Gerekçeleri açık ve net, "Yıkılır, seyircinin üzerine düşebilir." Allah korusun, olur mu olur. Hatırlıyorum da, şu anda yıkılmakta olan F.Bahçe Stadı'nı, yeni yapıldığında da rüzgâr yönü hesaplanmamış, "Burada maç oynanmaz" diye gürültüler kopmuştu. Zamanla alışıldı, ses seda kesildiydi. Olimpiyat Stadı'nda da böyle oldu. "Top sürüklenir, seyirci üşür" diyerek yine kıyametler koparıldı. Sonuç, UEFA "Yık" diyor. Neden? Şampiyonlar Ligi finali oynanacak, finalist takımların taraftarları gelecek. Ne olur olmaz, onlar bir kazaya gitmesin. Biz neredeyiz, adamlar nerede? Aslı astarı ne bilinmez. Biz rüzgâr diyoruz, adamlar can... Eeee olacak o kadar değil mi? Seyirci yok, futbol mutbol yok Beşiktaş'ın İnönü Stadı'nda oynadığı son seyircisiz maçı da seyrettikten sonra iyice anladım ki, ceza sadece seyirciye veriliyor. Ama hangi seyirciye? Adamın burnunu kıran, sahaya inmeye girişen Sakarya maçındaki seyirciye mi, yoksa daha sonraki maçlara gitmek isteyen başka insanlara mı? Ceza, suçu işleyene verilir. Bunu herkes bilir. Biri adam öldürecek, başkası "Ben onun yerine yatarım" diyecek, olup bitecek. Var mı böyle bir şey? Gelelim başka bir tarafına olayın. Beşiktaş tüzel kişiliği altında tüm Beşiktaşlılar'a ceza verilmek isteniyorsa, o zaman neden maç televizyondan yayınlatılıyor? Madem ki ceza... Asıl onu yasaklayın da görelim. Yapamazsınız. Niye? Yayıncı kuruluş para ister, milyonlarca insan ayağa kalkar, altında ezilirsiniz. Aslında bu konuyu yazmak istememiştim. Seyirci Arif'i ıslıkladı da aklıma geldi. Bunun sebeplerini, sonuçlarını bir yana bırakın. Yok prim almalıymış, yok ahbap çavuş ilişkisiymiş, yok taraftara yakışmamış. Bunların hepsi palavra. Ortada bir gerçek var. Seyirci yok, spor yok... Seyirci yok, futbol mutbol yok. Bu insanlar para veriyor, bu insanlar gönül veriyor, bu insanlar bu işten benim gibi para kazanmıyor. Zamanını, varını, yoğunu ayırıyor, tuttuğu takım için. Tabii ki ıslıklayacak... Kendine göre işi ciddiye alıyor bu insanlar... Gönül vermişlikleriyle motivasyonları bu yolda oluşmuş. Zaten doğrusu da bu. Seyirci ne derse o olur. Ne dedik biraz önce? "Seyirci yok, futbol mutbol yok..." Peki bu insanların hiç mi şükran borcu olmaz? Olur, hem de öyle olur ki, Atatürk Havaalanı'ndan Taksim Meydanı'na kadar avuçları patlayıncaya kadar alkışlar, nefesi yettiğince de övgüler yağdırır. Şimdi başa dönelim, Beşiktaş'ın son cezalı maçını izlerken, "Yahu bu ceza kime, niçin verilir, ne caydırıcılığı olur?" diye düşündüm Bak, seyirci Hasan Şaş'ı, Arif'i ıslıkladı diye ne kıyametler koptu. Seyirci vardı da ondan. Futbola parasını gönlünü vermiş seyirci vardı da ondan. Bunlar yoksa, tabii futbol da olmaz, spor da... Yalnız küçük bir ayrıntıyı hatırlatalım, kulüplerin sırtından geçinmecileri anlatmıyoruz.