Alaca karanlık zamanı

A -
A +

"ALACA KARANLIK", geceden sonra, günün doğmasından önceki zamandır.. Şimdi de, siyasette, birçok bilinmeyenlerin, görülemeyenlerin, korkuların ve hatta esrarların ve de umutların, biribirine karıştığı bir zaman.. Gün ağarınca ortaya neler çıkacak pek belli değil. Günün ilk ışığı TBMM'nin 3 Kasım'da erken seçim kararını alması olabilir! Bu hususta da belirsizlikler var; birileri ayak oyunları ile bu kararı AB uyum yasalarının görüşülmesinden sonraya atabilirler. Çünkü aslında çoğu ve milletvekillerinin bazıları kişisel hesaplarla seçimlerin 3 Kasım'da yapılmasını istemiyorlar! Bir önceki yazımda, Türkiye'deki siyasi manzaranın, otomatik bir çamaşır nakinesinin yuvarlak pencesinden görülebildiği benzetmesini yapmış ve makinenin içine yeni maddelerin atılabileceğini yazmıştım. Yeni ve belirleyici unsur MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin TBMM'yi "3 Kasım'da erken seçim kararı almak üzere" 27 Temmuz'da toplantıya çağırması oldu. Bahçeli MHP'nin zaten net olan tutumuna büsbütün açıklık getirdi ve gerek Ecevıt'in, her ne hikmet ise seçimleri 2003 veya tercihan 2004 Nisanına atmak istemesi, koalisyonun diğer ortağı ANAP'ın da 3 Kasım'da seçim kararını AB uyum yasalarının geçirilmesine bağlamak oyunu karşısında açıkça "Biz bu takdirde koalisyonda olmayız" diye rest çektı. Saçlar ak mı kara mı Pazartesi günü belli olacak. Bu gelişmeler milletin gözü önünde olduğu için, kimin ilkeli, kimin ikircikli ve kaçamaklı ve hayalci olduğunu herhalde millet takdir ediyordur .. Tren kaçıyor Avrupacı işbirlikçilerin telaşı, medya ve gazete sayfalarında korkutucu başlıklarla ve başta MHP'yi "sanıklar ayağa kalkın" diye suçlayan başlıklarla yansıtılan, AB trenini kaçırmak endişesinden kaynaklanıyor. Bu yasalar 10 Aralık'taki Kopenhag zirvesine yetişmezse, onlara göre, Türkiye'nin AB'ye girmesi hayal olacak. "Nurlu ufuklarımız kararacak, çocuklarımızın geleceği sönecek" Aslında, telaşlarının bir sebebi, Avrupalıların her halükârda Türkleri kulüplerine istemediklerinin veya hangi şartlarda oltalarının ucunda ve çıtayı boyuna yükselterek tutmak istediklerinin ve kendi kişisel ve rant hesaplarının milletçe giderek anlaşılması. Bir yutturmaca var: MHP bu yasaların çıkarılması çalışmalarının yapılmasına karşı olmadı ki! İdam, anadilde yayın ve eğitim ve Kıbrıs konusundaki değişikliklere karşı ama "Buyurun gücünüz yetiyorsa çıkarın, ama biz dışında kalırız" diyor. Hem, yumurta kapıya gelince telaş neye? Yılmaz ve ötekiler Parlamentoyu tatile sokmadan bu uyum yasalarını çıkarmaya niçin teşebbüs etmedıler? Avrupacıları TV kanallarında dinliyor ve hayret ediyorum. Bana göre idam cezasının terör ve savaş hallerinde dahi kaldırılması yanlış.ama konu Öcalan'a endekslenince çok daha yanlış oluyor. Bu cezanın caydırıcı olup olmadığı ise tartışılabilir. ABD gibi demokratik bir ülkede suçların ve terörün artması ile kaldırıldığı eyaletlerde yeniden koyulduğu ve 11 Eylül sanıkları yakalanır, mahkum olurlarsa, Avrupalıların itirazlarına rağmen cayır cayır idam edilecekleri de belli. Asıl idam aleyhtarlarının görmedikleri ve "adalette intikam olmaz" diye itiraz ettikleri bir şey de var; yüzlerce, binlerce insanın hayatına kıyan teröristler günahlarını hayatları ile ödemezlerse kamu vicdanının tatmin olamayacağı! Bizde binlerce insanımızın ölümüne sebep olan Öcalan idam edilmezse Türkiye'de kamu vicdanında büyük bir ukdenin kalacağı. Hem bu katilin "sözde ağırlaştırılmış müebbet" cezası ile ölene kadar hapiste ve İmralı'da devlete yük olarak kalacağını hangi politikacı garanti eder. Bir iki yıl sonra AB istiyor diye serbest bırakılmayacağını hangi politikacı ve iktidar temin edebilir.. Ecevıt, Öcalan'ın dosyasını rafa kaldırırken "canlı olarak tabuta koyduk, sıkıysa konuşsun" dedi de ne oldu? Anadilde eğitim ve yayına gelince. bunun taraftarları da böylelikle Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ve değişmeyeceği Anayasada belirlenmiş ilkelerin, kelime oyunları ile delineceğini görmüyorlar. Görmek istemiyorlar. Ama millet görüyor ve seçimlerde gördüğünü belli edecek; seçimler AB referandumu olacak. Türkiye, Slovakya değil; binlerce yıllık değer ve birikimleri var. Bunlar -Türklüğün varoluşu- yangından mal kaçırırcasına tehlikeye atılamaz! Ama gaflet, ihanet erbabı ile aynı frekansta değiliz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.