Amerika'nın Avrupa ile arası açılıyor!

A -
A +

Amerika -Başkan Bush yönetimi- 11 Eylül 2001 terör saldırısından sonra ve Afganistan'da da, bütün uzmanların kanaatinin aksine, Taliban'a karşı, çok az zayiat vererek, kolay ve süratli başarı kazanınca, "şımardı" diyemiyeceğim ama, "palazlandı." Hem askeri teknolojık gücünün, hem de Amerika'nın içindeki vatanperverane desteğin ve Bush'un kamuoyundaki 75'lerde seyreden popülerliğinin verdiği güvenle, süper devletliğinin kılıcını şakırdatıyor. Global mücadele Bush Kongre'deki son "Birliğin Durumu" konuşmasında İran ve Irak'tan Kuzey Kore'ye kadar uzanan bir "Kötülükler Mihverinden" söz etti. Irak'a ve İran'a karşı harekat belki "hemen" değil ama herhalde gündemin ön sıralarında. Bu kadar geniş bir mücadele programı makul müdür? Yoksa, Bush ve yönetimi, Don Kişot gibi değirmelere mi saldırmaya kalkışıyor? Bunun sonu hüsran mı olur? Böyle düşünenler de var, ama bu yılın Kongre kısmi seçimlerinin yapılacağı yıl olmasına rağmen, Bush'un Kongredeki bu meydan okumaları, Cumhuriyetçilerden olduğu kadar Demokratlardan da destek gördü. Amerika'nın içindeki durum şu sırada böyle -kısacası- ENRON yolsuzluğu skandalına rağmen, içerde teröre karşı "topyekun savaş" hususunda, en azından şu sırada, bir birlik var. Bush'un 2.3 trilyon dolarlık bütçesi teklifinin, %14'ünün- 38.3 milyar dolarının Pentagon'a yani terörle savaşa tahsis edilmesi, Demokratların itiraz seslerine rağmen sonunda Kongreden geçecek gibi. (Eğer kabul edilirse ABD savunma tahsisatı 15 NATO ülkesinin savunma harcamalarına eşit olacak.) Ancak aynı şeyi, Amerika ile Avrupa arasında, özellikle terörle mücadele konusunda tam bir fikir birliği olduğunu söylemek mümkün değil.. Avrupalı liberaller Amerika'nın Afganistan'da kullandığı yöntemlere ve özellikle Taliban tutuklularına yapılan muamelelere karşı çıkıyorlar. İngiltere, Almanya ve Fransa'nın mücadeleyi Irak'a İran'a ve Kuzey Kore'ye kadar uzatmak hususunda -bu ülkeleri kendileri için tehdit saymadıkları cihetle, Amerika'ya, hemen ve kayıtsız şartsız, destek vermeleri- şu sırada söz konusu değil. Şimdi Amerika, köktendinci terörden başka bir yeni tehditle karşı karşıya: Dünyada ve Avrupa'da gittikçe artan bir Amerika düşmalığı ile, Salman Rüşdi, New York Times'taki bir makalesinde çoğu Müslümanların, aslında Amerika gibi ileri olmamaktan kaynaklanan düşmanlığın, Avrupa'da da, "Amerika gibi olamamaktan" ve Amerika'yı kıskanmaktan kaynaklandığını iddia ediyor. Zaten Avrupalılar ötedenberi ABD devletinin gücünü kıskanırlar hem de "sonradan görmüş" telakki ettikleri Amerikan insanlarına tepeden bakarlardı; bu çekememezlik daha da canlanıyor. Başka bir boyut New York Times gazetesinin son Pazar sayısında Thomas Friedman'ın makalesi, Salman Rüşdi'nin gözlemlerini başka yönden tamamlıyor. Friedman, Amerika'nın yeni savaşında, teknolojik üstünlüklerine gece savaşı sistemlerine, füzelere ağır nakliye uçaklarına ve özel harekat üstünlüğüne, artan güvenci dolayısıyla, artık NATO'ya ve askeri teknolojide geri kalan Batılı müttefiklere fazla ihtiyacı kalmayacağını, aksine yük teşkil edeceklerini ve NATO'nun da zaten ömrünü tamamlamış olduğunu söylüyor.. Şu da var ki, kurulacak Avrupa Ordusu, Amerikan silah ve teknolojisine muhtaç olacaktır. Fay hattı Velhasıl Amerika ile Avrupalı muttefikleri arasındaki fay hattı bütün boyutları ile genişlemekte. Bizim düşünmemiz gereken de şudur: Bu ortam ve şartlarda bu fay hattının hangi tarafında olmalıyız? Avrupa Birliğine bütün diğer seçenekleri ihmal ederek hatta sırtımızı ABD'ye dönerek fazla angaje olmamız mı doğru? Yoksa, ABD de Türkiye'ye jeo-stratejik konumumuz dolayısı ile diğer NATO ülkelerinden fazla muhtaç olacağına göre, Washington'la -Türkiye'ye karşı daima daha anlayışlı bir Pentagon'la- ekonomik boyutları da kuvvetlendirilecek bir stratejik ortaklığı geliştirmemiz mi, uzun vadede, daha doğru olacaktır?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.