Asıl reform sistemde gerek!..

A -
A +

Ekonomiden ve Hazineden Sorumlu Devlet Bakanı Kemal Derviş'in, destek aramaya gittiği Washington'dan, Paris'ten ve Berlin'den dönüşünde, havaalanında söylediklerinde, bizim medyada çıkan haberlerin aksine, çok mutlu döndüğünü belirtmesinin dışında, bence üç önemli mesaj vardı: Öncelikle, reform programına, içerde birlik ve beraberlik içinde tam destek verilirse, öngörülen 15 yeni kanundan ve kanun değişikliğinden altısı bile, Nisan ortalarına kadar çıkarılsa, bunalım kısa vadede atlatılır, sıra bu esaslar üzerinde, diğer önemli ekonomik ve mali reformlara gelirdi. Dolayısıyla, çözümün asıl anahtarı Washington'da, Berlin'de veya Paris'te değil, Ankara'da idi. Nihayet, Derviş, yabancılarla müzakerelerde Türkiye'nin mali ve ekonomik problemlerinin teknik ve rakamsal ayrıntılarını konuşsa bile, onların, bilvesile, içişlerimize karışmalarına imkan vermemişti ve bu hususta da kararlı idi! Ateşle imtihan Bence, bu mesajların özeti açıktır: İktidarca ve muhalefetçe, medya olarak, şu önümüzdeki günlerde canımızı dişimize takıp, bağırlarımıza taş basıp, dostlara ve düşmanlara, imkansızı yapabileceğimizi göstermemiz gerekiyor. Bu, bir bakıma, küşük hesapların bir tarafa bırakılmasını gerektiren bir yeni "ateşle imtihanımız" olacaktır.. Şimdiye dek, imtihandaki performansın, ne iktidar, ne muhalefet ne de medya açısından parlak olmadığını söylemek zorundayız. Yapılamayanlar bir tarafa, gereksiz yorum, dedikodu ve spekülasyonlarla Derviş'in işini güçleştirmek için elden gelen yapıldı. "Ateşte" yanmamızın, imtihanda "çakmanın" neticesinde darbe olur mu? Ara rejim olur mu? Şu sırada bu imaları yapmak bile, şüyuu vukuundan beter ve Derviş'e köstek oluyor, dışarda şüphelere yol açıyor, piyasayı allak bulak ediyor. Biz bu kadar mazoşist miyiz? Ne var ki, bunun böyle gidemeyeceği de ortada... Türkiye'nin kökleşmiş sorunları, sadece 15 kanunu çıkarmakla çözülecek gibi değil: Türkiye'nin asıl endemik problemi, siyasi irade zaafı, kaht-ı rical ve ehliyetli siyasetçi fikdanı... Bu durumu, bugün Türkiye'de, TSK'nın dışında güvenilebilecek pek az kişi ve kurum olduğunu biz de biliyoruz, bizi izleyen yabancılar da biliyor ve söylüyorlar. Amerika'nın şu sırada öncelikle siyasi reformda ısrar etmesinin sebebi de bu. Ancak bu siyasi reform KOB reformları ile bazı noktalarda örtüşse bile, Avrupa Birliği'nin dayatmakta olduğu reformlar değil! İtiraf etmek gerek Artık açık, seçik ifade etmenin de zamanıdır: Eğer, bugün AB'nin bize aşağılatıcı bir şekilde dayatmak istediği kriterleri, bazılarının çok zorunlu olduğunu bildiğimiz halde, elli küsur yıldır kendimiz yapamamışızdır. Bunun da başlıca sebebi çoğu siyasetçilerin yetersizliğinden kaynaklanan siyasi irade zaafı ve idare-i maslahatçılıktır. Küçük politika ve rant hesapları dalga dalga başka kesimlere sirayet eden yozlaşmaya ve yolsuzluklara yol açmıştır. Mevcut sistem radikal olarak değişmezse AB'nin dayattığı reformların bundan sonra da yapılamayacağı ortadadır. Şimdi de, bıçak kemiğe dayandığı halde, aynı sebepler Derviş reformlarının -kanunlar çıkarılsa bile- uygulanmasını engelleyecektir. Bakınız, dokunulmazlık sisteminin kaldırılması da kolay olmuyor. Geçen yıl parti genel başkanlarının siyasi kolaycılık uğruna, biribirlerini aklamaları bunun kanıtı idi. En basit reform bile gidiyor bir parti hesabına ve siyasetçilerin, milletvekillerinin menfaat kayalarına çarpıyor. Bu yüzden, herkes bugünkü partiler ve seçim sisteminin kökten yanlış ve birçok yolsuzlukların anası olduğunu bildiği halde, reforma yaklaşılamadı bile! Bugünkü sistem Bugünkü Sistem, Darwin terorisinin aksine, siyasette doğruların, düzgünlerin tasfiyesini, düzgün olmayanların ortalıkta kalmalarını sağlayan ters bir sistemdir, herkesin yüksele yüksele en layık olmadıkları mevki ve makamlara geldikleri, getirildikleri bir sistemdir. Milletvekili adaylarının iş takip etmek imkanlarına kavuşacakları düşüncesiyle, alacakları maaşların üstünde parasal seçim yatırımı yapmaları başka nasıl izah edilebilir? Bu milletvekillerinin, genel başkanların kişisel tayini ile seçildikten sonra gerekirse parti içinde özgürce muhalefet yaparak kendi siyasi kuyularını kazmaları, ekmek teknelerini devirmeleri beklenir mi? Kıymetli gençler, bile bile bu sistemde politikaya girer, taze kan getirirler mi? Bugünkü sistemden yararlananlar, dışardan gelen bir Derviş'i hiç gönül rahatlığı ile benimser ve desteklerler mi? Bugünkü durumun anatomisini -daha doğrusu "teşrihini" (otopsisini)- bu noktadan başlayarak yapmak gerekir... .......... (Not: Bu köşede MHP İzmir Milletvekili ve Grup Başkanvekili, Sayın Oktay Vural'ın Kuzey Irak'ta bir Kürt Devleti kurulmasına taraftar olduğu yolundaki bir duyumuma yer vermiştim. Kendisinden aldığım bir tavzihte (metin, makalemin yanında) bu duyumun yanlış veya yalan olduğunu belirtiyor. Böyle ise bu beni ancak mutlu eder.) A. K. GÜNÜN FİKİR KIRINTISI "İktidar ifsad eder, mutlak iktidar mutlak olarak ifsad eder" LORD ACTON Oktay Vural'ın açıklaması Sayın Altemur Kılıç, 28 Mart 2001 tarihli Türkiye Gazetesinde "Ufuk Turu" köşesinde "MHP Üzerine" başlıklı yazınızda bana atfen "Kuzey Irak'ta bir Kürt Devletinin kurulmasının Türkiye'de Kürt sorununa rahatlatma getireceğini" ileri sürdüğüm belirtilmiştir. Bu ifade külliyen uydurmadır. Benim böyle bir beyanım asla olmamıştır. Beyanım olmadığı gibi böyle bir düşüncenin de her zaman karşısında olmuşumdur. Olmayan bir beyanı veya kanaati var gibi ortaya koymanız, sizin değilse, sizi yanlış bilgilendirenlerin kastından kaynaklanan bir ithamdır. Bu durumda bu ifadeyi kullananlar, kabul etmediğim bu ifadeleri benimseyenlerdir. Bunlar MHP'ye, Türk Milliyetçiliğine, ülkücülüğe karşı hasmane tutum sahiplerinin beyanlarıdır. Öte yandan bana atfen olmayan çok ağır bir ifadeyi kullanırken veya ithamda bulunurken bana sorma nezaketinde bulunmamanızı çok yadırgadığımı söylemek isterim. Böyle bir ithamın, kastın temel amacının ne olduğunu bilmiyorum. Ancak bunun MHP'nin gelişmesini, birlik ve beraberliğini bozmak isteyenlerin yararına olacağı da açıktır. Bana atfen söylenmemiş sözleri kullanarak, MHP Grup Başkanvekili sıfatımın yüklediği siyasi sorumluluk da dikkate alındığında "MHP üzerine" yazı yazılması ise bu büyük hatanın çok daha büyütülmesidir. Bunun sizin gibi tecrübeli ve milliyetçi bilinen bir kalemden gelmesi ise üzüntümü daha da artırmıştır. Kuzey Irak'ta olanları ise endişeyle takip ettiğimi ifade etmek isterim. Türkiye'yi doğrudan ilgilendiren bir bölgede daha duyarlı ve uyanık olunmalıdır. Üstelik Irak'ta Türkmen varlığını yok sayan gelişmeler vahim bir seviyededir. Bu oluşumlar karşısında gelişmelerin çok daha ciddi olarak ele alınması gerekmektedir. Bu bölgede bir devletin kurulma çabaları milli menfaatlerimize doğrudan tehdit oluşturmakta ve engellenmesi gerekmektedir. Türkiye'de bir Kürt sorunu olduğu kanaatinizi de taşımıyorum. Sorunun esası bölücü bir terör hareketinin uluslararası şer güçlerinin maşası olarak kullanılmasıdır. Asala, PKK terör örgütlerinin, Ermeni soykırımı yalanlarının konjonktürel olarak ortaya çıkışlarının kökenlerinin dışarda olduğu da açıktır. Bugüne kadar, hayatım boyunca Türk Milliyetçiliği fikrinin mücadelesini yürüttüm. Türk Milliyetçisi olarak hayatımın her safhasında, her görevde bölücülüğe karşı yürüttüğüm mücadelem bölücülerin ve onun maşası olan yayın organlarının hedefi olmuştur. Kuzey Irak'taki oluşumun Türk Milletinin ve devletinin birlik ve bütünlüğü için bir tehdit olabileceği hakkındaki fikrimi her platformda, uluslararası ikili ilişkilerde ve NATO Parlamenter Asamblesi üyesi sıfatıyla dile getirdim. Bu düşüncelerimin aksine bir yazının Türk Milliyetçiliği fikrini savunduğunu ifade eden sizin köşenizde ve Türkiye Gazetesinde yer alışı ise hem büyük bir çelişki hem de üzüntü vericidir. Ömrüm boyunca Türk Milliyetçisi olarak yürüttüğüm mücadelede bu ağır ithama bir düzeltme yazısı dahi yazıyor olmak beni son derece üzmüştür. Ayrıca, yazıdaki yanlışlığın ve tahribatın gönüllerde ne ölçüde onarılabileceği hususu daha da düşündürücü ve üzücüdür. Ülkemize yönelik tehdit ve gelişmelerle mücadelede başarımız birlik ve bütünlüğümüze, ekonomik sorunlarımızın çözümüne ve siyasi istikrara bağlıdır. Bunu temin edecek yegane siyasi iradenin MHP olduğu dikkate alınarak, MHP üzerinde yapılacak değerlendirmelerde daha dikkatli olunması gerekmektedir. MHP'nin Avrupa Birliği ile ilişkilerde Katılım Ortaklığı Belgesinde yer alan milletimizin sosyal dokusunu zayıflatacak, bozacak ve bölecek manaya gelecek görüşlere karşı Türk Milletinin hassasiyetlerini ve milli çıkarlarını koruma gayretleri ise herkesin malumudur. Bu gayretlerimizin sonuçlarının Ulusal Programda yer almasından memnun olmayan mihrakların varlığı da açıktır. AB konusunda, muğlak değil, açık olan kesin tavrımız Türk Milletinin menfaatlerinden yanadır. Bu tavır her seviyede ortaya konmuştur. Diyarbakır'la etnik köken arasında kurmaya çalıştığınız ilişki benim için yanlıştır, ama son derece tehlikelidir. Üstelik Türk milletini, Ziya Gökalp'leri, Süleyman Nazif'leri tanımamak, Başbuğ'u anlamamak demektir. Batılısıyla, Doğulusuyla, Kuzeylisi, Güneylisiyle, Anadolu'suyla Trakya'sıyla milletimizin tümünü ve Türk Dünyasının tamamını kavrayan MHP'ye karşı ideolojik ve ekonomik bağlara göre farklı tavırlar, planlı ve sinsi yayınların ortalığı kapladığı bir dönemde ülke ve millet sevgisinin, Türk Milletinin birlik ve beraberliğinin pekişmesine, tutarlı ve seviyeli bir siyaset anlayışının yerleştirilmesine yönelik Genel Başkanımız Dr. Devlet Bahçeli'nin liderliğindeki mücadelemiz sürecektir. Bu mücadelenin hedefe ulaşmasını Türk Milliyetçisi olarak sizlerin de arzu ettiği inancını taşıdığımı belirtmek istiyorum. Bugüne kadar yürütmüş olduğum Türk Milliyetçiliğinin fikri mücadelesine; her zaman gurur duyduğum MHP'li ve ülkücü olmanın esasına; bugün Grup Başkanvekili olarak şerefle temsil ettiğim partime, mensuplarına, oy veren milyonlara; şerefle temsil ettiğim İzmir'lilere karşı yanlış, haksız bir kanaatin oluşmasına yol açan gerçek dışı, ağır ifadelerin ve ithamın ivedilikle düzeltilerek, bu metnin aynen yayınlanmasını kanuni haklarım çerçevesinde rica ederim. Saygılarımla. Oktay Vural MHP Grup Başkanvekili-İzmir Milletvekili

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.