Bahçeli'yi yıkama-yağlama operasyonu

A -
A +

Avrupacılar, "Avrupa Trenini" -daha doğrusu Furgonunu- kaçırmamak telaşı içindeler... Haziran başında, Çankaya'da Cumhurbaşkanı Sezer'in başkanlığında Liderler Zirvesi toplanacak. Bundan önce de, herhalde AB konusunun ve dayatmalarının ele alınacağı MGK toplantısı var. Sayın Cumhurbaşkanımız da Avrupa Birliği tutkusunda; "treni kaçırmamak" için, zirvede, idam (Öcalan), Kürtçe Anadilde Eğitim ve Yayın, OHAL'in tümüyle kaldırılması ve Kıbrıs konularında, uzlaşma sağlamaya çalışacakmış... Başlıca pürüz, (TSK'nın MGK toplantısında belli olacak düşünceleri hesaba katılmazsa,) MHP'nin direnişi olacağı için, şimdi medyada ve siyasiler tarafından, Başbakan Yardımcısı ve MHP Lideri Devlet Bahçeli'ye yönelik kesif bir "yıkama-yağlama" operasyonu yürütülmekte. "Sen arslansın, devlet adamısın, Türkıye'nin nurlu ufuklara ulaşması için Türkiye'nin AB yolunu tıkama; ilkelerinden taviz ver!" diyorlar. Oktay Ekşi, Bahçeli'nin, "MHP kitlesinin, hassas bir mekanizmayı işletemeyecek (kaba) bir kültür yapısına sahip olmasına" rağmen, yani tabanına rağmen, bunu yapmasını bekliyor... Mahut ve meşhur Mehmet Ali Birand da, MHP'nin ülkenın "nurlu yollarını" kapatmaması gerekeceğini ihtar ediyor... Güneri Cıvaoğlu, ülkeyi "çiçek açmış bahar dallarına döndürmek" için Bahçeli'den "Tarihte iz bırakmasını" istiyor. Bahçeli, bunlara göre, devlet adamlığı yapacak, güya "tarihte iz bırakacak", ama, AB'nin furgonuna, ucundan tutunursak, Atatürk'ün Cumhuriyetine giderek neler olacağından başka, böylelikle, MHP'nin temel ilkelerı ve kaba diye aşağıladıkları, "milliyetçi ve muhafazakâr kültürü ve tabanı" çökecek... Bahçeli "kaba kültür" hakaretini nasıl karşılıyor? Merak ediyorum! Devlet adamlığı ve liberalleri hoşnut etmek uğruna, MHP'nin ilkelerinden bunca taviz vermiş olduktan sonra, artık bu son dayatmalar karşısında da, "Biz direndik, ama TBMM'de milli irade böyle tecelli etti!" mazereti ile, gene taviz verirse, sonunda, ne o tabanı ne de o taban sayesinde kazandığı devlet adamlığı ve makamı kalır... Avrupa Birliği'ne girmenin değil-oltasına takılıp oyalanmanın ve bu sırada bütün milli değerlerimizden ve milli birlik ve bütünlüğümüzü savunma kalkanlarından kurnazca arındırılmamızın bütün tuzak ve tehlikelerini, yıllardır dile getirmeye çalıştım. Bunda yalnız da değilim... Sayın Sadi Somuncuoğlu, Emekli General Suat İlhan, (ikisinin de AB hakkında kitapları vardır.. Somuncuoğlu'nun "AB-Bitmeyen Yol" eserini tavsiye ederim.) Prof. Mümtaz Soysal, Prof. Erol Manisalı, Prof. Abdülhaluk Çay, Prof. Ercilasun, İlhan Selçuk, Emin Çölaşan hep yazıyor, söylüyorlar. Emekli askerler açıkça, muvazzaf komutanlar, üslubunca söylüyorlar ve fakat AB hayaline göbeklerinden rantlarından ve siyasi ihtiraslarından bağlı olanlar, söz konusu olacak temel sorunları meselâ devletimizin temel taşı olması gereken "Tek dil" ilkesinin, çanak anten saptırmasıyla ve insan hakları diye delinmesini, Karen Fogg karşısında bile ezilip büzülenler, ya anlamıyor ya da anlamak istemiyorlar... İdam konusunun Avrupalılar tarafından niçin Öcalan'a endekslendiğini de ya görmüyorlar ya da görmek istemiyorlar. Fakat, o "kültürleri hassas mekanizmaları anlıyamayacak kadar kaba", MHP'li milliyetçi kütle ve şehit yakınları için, bu konunun ne kadar derin bir anlam ifade ettiğini- kendi hassas kültürleri ile farkedemiyorlar.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.