Çelik konservede Öcalan!

A -
A +

Güneri Cıvaoğlu, çok takdir ettiğim bir yazar ve sevgili dostumdur. Hukukumuz çok eskidir. Ne var ki, "APO'ya Çelik Kutu" başlıklı son yazısında, AB'ye girmemize bile değil, bilinmeyen bir tarihe kadar, aday adayı olmamıza engel oluyor diye, idam cezasının tümüyle kaldırılmasını ve böylelikle Öcalan'ın idam edilmemesini, İtalya'daki bir mafya lideri gibi, ebediyen çelik kutu içinde tutulmasını öneriyor ve çok yanlış düşünüyor! Eleştirime ve yanlışlarına nereden başlayayım; önce idam cezası konusunun, öncelikle, Öcalan'ı darağacından kurtarmak maksadına bağlanması, Avrupalılar açısından Türkiye'nin gerçek çıkarlarına ve duyarlılıklarına karşı lakayt olduklarını gösterdiği için kökünden şaibeli. Sonra, idam cezasını kaldırsak ve hatta Öcalan'ı salıversek, Kürtçe anadilde eğitimi ve yayınları da kabul etsek bile, AB'nin bizi trenlerinin furgonlarına bile almayacakları ortada Kıbrıs'ta da taviz versek, Denktaş'ı da feda etsek bunun milli çıkarlarımız ve güvenliğimiz açısından ne gibi neticeler getıreceği de caba. Aynı nakarat Güneri kardeşim, Türklerin % 80'inin AB'ye girmeye taraftar olduğunu da tekrarlıyor. Bir bakıma doğru; TSK da, birçoklarımız da AB'ye girilmesine, Atatürk'ün çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak olacağı düşüncesiyle taraftarız. Ama o kamuoyu araştırmalarında bir de, bu üyeliğin gerçek milli çıkarlarımzın, ülkemizin bütünlüğü açısından nelere mal olacağı tek tek açıklanarak sorulsa, acaba netice ne olur? Avrupalıların, Karen Fogg'ların, Verhaugenlerin, İsveç hükümet adamlarının -pardon kadınlarının- ülkemiz konusundaki gerçek duyguları ve tasavvurları açıklandıkça, bu kadar şamar yedikçe, acaba bizim Avrupacılar ayılmıyorlar mı, Türk milletinin % 80'i uyanmıyor mu? Eğer bugünkü Avrupa ortamı ve düzeni bu ise ve bunu temsil eden Avrupalılar bunlarsa çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmanın Türkiye için daha onurlu, kendi yolu olmalıdır. Tabii sadece maddi ve rant çıkarları söz konusu değilse. Çelik konserve kutusu Güneri kardeşim, Öcalan'ın idam cezasının çelik kutuda veya konservede "müebbet idam cezasına" çevrilmesini ve bu cezanın Anayasanın değiştirilemez hükümleri arasına konmasını öneriyor. İlahi kardeşim, ne değiştirilmez hükümlerin nasıl değiştirildiğini, bu meyanda tek dil ilkesinin de nasıl delindiğini görmüyor musun? Bu hüküm de, AB baskıları ile değiştirilir kardeşim ve Öcalan bir gün çelik konserve kutusundan daha canlı olarak karşımıza çıkarılır. Öcalan Türkiyenin en yüksek yargı mercileri tarafından haklı gerekçelerle idama mahkum edildikten sonra dosyasını AB mülahazaları ve ölüsü dirisinden zararlı olur gerekçesiyle TBMM'ye sevketmeyen Başbakan Ecevit de, o zaman, "İmralı'da canlı olarak mezara konacak. Oradan konuşursa gösteririz!" demişti de ne oldu? PKK'nın -pardon KADEK'in- ezeli ve ebedi lideri olarak car car konuşup, duruyor. Güneri kardeşim TSK'nın "biz tarafız" deyip, siyasi iradeye saygılı olmasını, Ordunun idam cezasının kaldırılmasına taraftar, Öcalan'ın idamına kayıtsız olması şeklinde yorumlamış; gene çok yanılıyor; Binlerce evladını kaybeden Ordunun, bu konuda aslında hangi tarafta olduğu malum. MHP'ye gelince Sayın Devlet Bahçeli, Koalisyonu kurmak ve kurtarmak için partisinin ve tabanının çoğu ilkelerinden fedakarlık yaptı ve yapıyor. Böylelikle liberallerden devlet adamlığı övgüsünü tabanı pahasına -o da şimdilik- kazandı. Ama sana haber vereyim Öcalan ve şehitler konusunda hâlâ çok duyarlı olan taban ve hatta Meclisteki MHP'liler alttan alta kaynıyor. Sivas Milletvekili Mehmet Ceylan'ın partiden istifası huzursuzluğun işareti mi acaba?!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.