Dil yarası!

A -
A +

"Dil" kelimesinin Farisi bir karşılığı da "gönül"... Atatürk, iki karşılığını birden kast ederek "Tamir edilmesi en güç yara "dil" yarasıdır" dermiş... Şimdi, "anadil" konusundaki muhtemel gelişmelere, Kürtçe TV ve Radyo yayınlarına izin vermek için TRT-GAP veya TRT INT'de kısıtlı süreli Kürtçe yayınları başlatmak amacı ile RTÜK yasasında değişikliklerle, formül arayışlarına bakarak "anadil yarasının" bizi, yani Üniter Türkiye Cumhuriyetini, ta kalbimizden, tamir edilemeyecek şekilde vuracağı kesin! Bu arayışlar, Avrupa Birliğinin Anadil konusundaki dayatmalarına karşı, "idarei maslahat", ağızlarına bir parmak bal çalmak, yani göstermelik, olacakmış! Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu daha da ileri giderek "Bu yayınlar sadece TRT tekelinde olmasın, diğer kanallarda da yapılsın" diyesi imiş... İlk itirazlar hiç tahmin etmediğim yazarlardan geldi; "Avrupa Birliğinin isteklerinden de daha ileri giden" formüllerin uygulanması halinde, benim daha evvel hep uyardığım gibi, Çerkezce, Lazca, Boşnakça vb, yayın taleplerinin de sıraya gireceğini söylüyorlar. Sevr tehlikesi "paranoyadır" deniyordu; ama şimdi buyurun Sevr sofrasına, Türkiye'nin etnik parçalanmasına! Ve buna karşı da, Anadil konusuna sadece temel haklar vs. açısından bakanların gafletine! Tek Kürtçe Geçenlerde Ertuğrul Özkök Wall Street Journal muhabiri Hugh Pope'a atfen Kürtçülerin artık tek lehçe oluşturduklarını yazıyordu. Kürt Medyasındaki Dil kampanyalarının da maksadı bu. Şimdi hesapça, Devlet, Radyo ve TV ile, Türkçe bilmeyen vatandaşlarımıza Türkçe öğretmek gayretine gireceği yerde, bazıları bu imkanı Kürtçülere, Bağımsız Devletlerinin temelini oluşturmak için tek bir lehçede (çünkü Kürtçe TV yayınları yapılırsa Kürtçülerin istedikleri lehçede yapılacak) birleşmek imkanını vermek gayretkeşliği içindeler. Bunun için de, mesela RTÜK'ün Radyo ve TV yayınlarında yapacağı düzenlemelerde Korsika modelini, Bask, Breton modellerini örnek alacakmış. Asıl hata Türkiye'deki durumla, Kürtler ve Kürt bölücülüğü ile Korsikalılar, Bretonlar veya Basklar arasında benzerlikler paralellikler aramakta; onlar başka, oradaki şartlar başka; bizdeki şartlar, bizim insanlarımız başka... Türkiye'nın coğrafi konumu ve tarihi gelişmesi karşı karşıya olduğu tehlikeler başka! Dedikleri doğru: Biz Kürtlerimizi Türk milletine entegre etmek kendimizle aynı kazanda kaynatmak için, geçmişte onlara Dağ Türkü demişiz -ki birçok Kürt boylarının aslen Türk oldukları ve çoğunun da kaynaştığı doğru- Atatürk de İstiklal Harbinde Kürt realitesini kabul etmiş ama sonra Kürt başkaldırıları karşısında çözümü "Ne Mutlu Türküm diyene" formülünde bulmuş ve nitekim o zamandan bu yana Kürt vatandaşlarımızın çoğu Türklük kazanına entegre olmuşlar, "Ne Mutlu Türküm" demişler! Bu süreç başarıyla yürürken PKK '68 cadı kazanından bizim solcularımızın gayreti ile çıkmış ve bugünlere varılmış. Kürt milliyetçiliğini, bölücülüğü şişeye geri sokmaya artık imkan yok ama bari Türklüğe kazanılanları Türk milliyetçiliği ile muhafaza edelim! Ya Afgan modeli Kürtçe taraftarlarından Hasan Cemal, dedesi merhum Cemal Paşa'nın daha önce gittiği Afganistan'dan oradaki Türk subaylarının Afganlı askerlere "Ben Afganlıyım" demeyi öğrettiklerini yazıyor: Eğer bugün Afganistan bir etnik hercümerç içinde ise bu onların "Ne mutlu Afganlıyım diyene" dedirtecek bir liderden yoksun olmalarındandır. Biz ise AB'yi hoşnut etmek için bu anlayışımızı gerilere götürmek idare-i maslahatı içindeyiz. Anadil konusu MGK'da karara bağlanacakmış. Benim umudum, bu saçmalığa Devlet Bahçeli Koalisyon içinde "dur" demezse, gene Askerlerin karşı çıkmaları. Söz konusu TC'nin ve Türklüğün varoluşudur idare-i maslahata gelmez!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.