Gafletten de öte...

A -
A +

ABD Irak'ı vurmaya hazırlanırken Barzani ve Talabani, fırsattan istifade Kuzey Irak'ta Bağımsız Kürdistan'ı gerçekleştirmeye, Radikal gazetesinin deyimiyle, "adım adım" yaklaşıyor. PKK (veya KADEK) da, Türkiye'nin muhakkak müdahalesine karşı, dağlarda mevzilenmekte. Siz, üçünün arasındaki çekişmelere, Barzani ve Talabani'nin Türkiye'yi yatıştırma gayretlerine, "vallahi de billahi de bağımsız Kürt Devleti kurmayacağız" diye Kur'an'a el basmalarına -ve "Federasyon" kisvesine bakmayın- Öcalan'ın "Kürt-Türk Demokratik Cumhuriyet" projesine de bakmayın; hepsinin ortak amacı Türkiye'yi parçalayacak bir Kürt Devletini kurmaktır ve "ölçüyü", "dur bakalım ne olacak" safhasını çoktan aştılar! ABD'ye gelince, hep yazdım: Washington Türkiye'de istikrarın bozulmasını ve Türkiye'yi kaybetmek istemez ama bir süper güç olmanın icabı bütün ihtimalleri göz önünde tutmak, "contingency-ihtimal planları" yapmak, gerektiğinde bütün kozları kullanmak ister! Amerikan yönetimi içinde, Pentagon'da CIA'da vb, bu çalışmalar vardır. Sonra yayınlanan bazı kitaplarda, bazı ABD birimlerinin Körfez Savaşı esnasında ve sonrasında, bazı Kürtlerle olan çalışmalarının izlerini bulursunuz. Ülkeler arasında ittifak ve dostlukların yanında ve ötesinde, ülkelerin kendi öz çıkarlarını kollamaları da, reel politikanın gereğidir. Eninde sonunda gerçekleşeceği muhakkak harekat konusunda, ABD'yi desteklemenin mi, yoksa kenarda oturup beklemenin ve sonrasındaki durumda, kontrpiyede kalmanın mı kendi çıkarlarımıza daha uygun olacağını düşünmeliyiz. Ama biz-acaba genellikle ve özellikle Kuzey Irak-Kürt konusunda kendi milli çıkarlarımızın gereklerini yapıyor muyuz? Bir defa muktedir olmayan iktidarlar varken yapmamıza imkan olmadı. Çıkarlarımızın tek koruyucusu tehlikeleri en iyi değerlendiren TSK'dır. Avrupa Birliğine girmek uğruna, zafer nidaları ile ve altı milli partimizin iştiraki ile kabul edilen Uyum-Teslimiyet Yasaları arasında İdamın kaldırılması- Öcalan'ın idamının imkansız hale gelmesi ve Kürtçe Eğitim-Öğretim ve Yayın imkanlarının açılması, Kürt emellerine hizmet etmiş ve Kürt Bölücülerin "Tek Kürtçe" ile devletlerinin zeminini hazırlamalarına Erbil'deki parlamentodan fazla imkan sağlamıştır. Eğer, böylelikle "bölücülerin ellerinden kozlarını aldık" diye düşünenler varsa gaflet içerisindedirler! Bunlar böyle olunca, Barzani'nin, Talabani'nin ve Öcalan'ın cesaret bulmaları bir tarafa-ABD'de bazı çevrelerin de aynı şekilde düşünerek Kürt bağımsızlık ve özerkliği ihtimaline göre hareket etmelerini de mazur görmek gerekir. Powiell Parlamentoya mesaj gönderdi diye kızıyoruz; Bazılarına mesela "Aman Kürtleri kırmayalım" diyen Mehmet Ali Birand'a kalsa, Türkiye'nin de nerede ise Erbil Parlamentosuna başarı mesajları göndermesi istenecek! Son tahlilde Türkiye-Kürt Devletinin Federasyon kisvesi altında kurulması karşısında sessiz ve hareketsiz kalmıyacaktır ve kalmamalıdır. Bunun garantisi de, bütün olaylarda olduğu gibi Türk Ordusudur. Altanlar vak'ası Ancak ortada bağlantılı olarak vahim bir Çetin Altan vak'ası hatta "Altanlar" sendromu var. Daha önce bir yazısında ATAKÜRT dediği için başı belaya giren Ahmet Altan, Almanya'daki konuşmalarının bazılarını şimdi inkar ediyor ama inkar edemedikleri yeter. Zaten bunları bütün Altan ailesi hep söylemişlerdir. Ahmet Altan'ın babasının izinden giderek Türk tarihinin, coğrafyamızın kanlı olduğunu söymesi ona çok yakışır. Şimdi de bütün bunların daha dumanı üstünde iken Baba "Büyük usta" Irak konusuna değiniyor. Osmanlı döneminden kalma herhalde Arapların söyledikleri ve o zamanın entel şıklarının da benimsedikleri, ağır bir sözü, "Etrak-ı bi İdrak" (Türkler algılamadan mahrumdurlar) hakaretini ve Şair Nefi'nin şairanesini; "Allah Türkleri İrfan çeşmesinden mahrum etmiştir" sözünü benimseyen Çetin Altan mutadı vechile Türkü Türke kötülüyor, ona göre bir Kürt devletine izin vermeyeceğimiz iddiası ancak II. Mahmud'un 1820'de Mora İsyanını bastırmak için uyguladığı "Şiddet ve kan yöntemlerini uygulamamızı gerektirebilirmiş." Umudu Irak harekatının Türkiye'yi saydamlaştırması ve yönetenlere yani bize pahalıya mal edilmesi bu nasıl olacaksa! Ama, bence de muhtemel Irak harekatı taşları yerine oturtacak ve asıl birilerine pahalıya mal olacak! Çetin Altan'ın Mora İsyanının bastırılmasındaki, "Sözde Türk vahşeti tarihi bir yalan." İngiliz Tarihçi William St. Clair'in hakikatte 1821'de Mora'da asıl Yunanların bir gecede 20.000'den fazla Türkü kadın-çocuk demeden nasıl kestikleri ve soranlara "Onları ay yuttu" demelerinin gerçek hikayesini Yunan bağımsızlık savaşı hakkındaki kitabında yazmış.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.