Irak suları kaynarken

A -
A +

Bütün emare ve gelişmeler gösteriyor ki, ABD-Bush Yönetimi Irak'ta Saddam'ı, "o vurmadan önce, baskınla -baskın bastıranındır- hesabıyla, biz vuralım" diye vuracak! Bu muhakkak da zamanı belli değil. Muhtemelen Amerika'daki kısmi Kongre seçimlerinden sonra, fakat yeni yılın başlarında... Bu konuda muhalefetle de genel bir konsensüs oluşmuş durumda, çünkü şu sırada herkes ya Usame Bin Laden'den ya da (veya işbirliği halinde) Saddam'dan "baskını" muhakkak sayıyor. Yalnız Bush muhalifleri, medyadaki liberaller bu "önleyici baskının" istihbarat iyice değerlendirildikten sonra, en son çare olarak, Kongredeki Demokratlarla konsültasyonlar neticesinde, kamuoyuna yeterli derecede bilgi verildikten sonra ve nükleer silah kullanılmadan yapılmasını şart koşuyorlar. Wolfowitz ABD Savunma Bakan Yardımcısı ve ABD yönetimindeki "şahinlerden" Paul Wolfowitz'in, şu sırada Türkiye ziyaretinin de bu konuda en azından ikircikli olan Ankara'da, zemin hazırlamak veya koku almak maksadı ile yapıldığı ortada. Wolfowitz, İstanbul'da TESEV'in düzenlediği toplantıda, ABD'nin Irak kararının gerekçelerini anlattıktan ve Türkiye'nin bu konudaki tereddütlerinin sebeplerini de kabul ettikten sonra baskının, hemen ve Türk hükümeti ile konsültasyonsuz yapılmayacağını söyledi ama gene de siz baskının herhalde yapılacağına muhakkak nazarı ile bakın. Wolfowitz'in İstanbul'da Mustafa Koç'un yalısında verilen yemekte, Türkiye'deki yeni oluşumlardan koku almak kadar "Yeni Oluşum" lideri İsmail Cem'i, Kemal Derviş'i, Demokrat Türkiye Partisi lideri Mehmet Ali Bayar'ı ve TÜSİAD'çıları da, bu hususta ikna etmeye veya zemin hazırlamaya çalıştığı da muhakkak.. Netameli Türkiye için zaten hayati önem taşıyan Irak konusu, hele şu çalkantılı kargaşalı bağlamda çok daha netameli. Başbakan Ecevit'in ve pamuk ipliğine bağlı Koalisyonun -Devlet Bahçeli dışında- bu hususta salim karar veremiyeceği aşikar. Bence bu konunun ve Türkiye'nin bu alandaki çıkarlarının tek sahibi birçok konularda olduğu gibi boşlukları dolduran Türk Genel Kurmayıdır... Irak'ın toprak ve yönetim bütünlüğünün bozulması ve Londra'da Saddam'dan sonrası için kararlaştırılan Federasyondaki Kürt Kartı, bizim için daha yakın ve açık bir tehlike. Gerçi Wolfowitz, bu duyarlılığımızın, Washingtonca anlaşıldığını söyledi ama reel politika gerekleri veya bu konuda yanlış hesaplar bu "anlayışı" anlamsız kılabilir. Amerikan planlayıcıları silahlı Kürtleri, silahsız Türkmenlerimizden ve bizim endişelerimizden daha önemli görebilirler ve hatta geçmişte bizim bazı liderlerimizin sandıkları ve yanıldıkları gibi, Irak'taki Federasyonun Türkiye'nin doğusuna yayılmasını Türkiye'nin de çıkarlarına uygun(!) addedebilirler. Öyle görülüyor ki Saddam içerden devrilemeyecek Amerika muhakkak askeri ve büyük bir operasyona muhaliflerin de desteğiyle girişecek.. Bu operasyonda Barzani ve Talabani'nin kuvvetleri rol oynayacak. Ve bu da bize muhakkak sıkıntı verecektir. Türkmenler Son zamanlarda Amerika'da olumlu bir anlayış var: Türkmenlerin önemi takdir ediliyor gibi. Türkmenlerin Washington'daki sözcüsü Orhan Ketene, Türkiye'deki politikacıların "Türkmen" faktörünü ve Irak'taki gelişmeleri izlememelerini haklı olarak kınıyor. Ama asıl sorun bugünkü kaos içine Irak'taki muhtemel değil, muhakkak gelişmelere bigane kalmışız. Öteden beri pompalanmakta olan bir efsane var; ABD Türkiye'nin AB'ye girmesine hararetle taraftardır; Doğru Türkiye'de istikrar isteyen ABD, AB'ye girmemizi ister. Ama Wolfowitz'in konuşmasında diplomatik maharetle ifade ettiği gibi, Avrupalıların Türkiye'yi dışlamak istediklerinden ve kriterlerinin bize rahatsızlık verdiğinin farkındadır. Sonra ABD'nin uzun vadedeki hesapları AB kriterleri ile uzlaşmaz. Nihayet ABD ile stratejik ve ekonomik bağlarımız, ikircikli AB ile çok şüpheli üyeliğimizden daha mühimdir. ABD de Avrupalılardan ve ukalalıklarından rahatsızdır. Toplantıda Wolfowitz'e sordum: ABD'de idam cezası çoğu eyaletlerde mevcut olduğuna ve eğer 11 Eylül teröristleri yakalanır ve idama mahkum edilirse ve muhakkak idam edilirlerse, bizim Öcalan'ı idam etmemize karşı çıkan Avrupalıların itirazları karşısında ne olacaktır? Bakan Yardımcısı sorumu ve adeta "Çok şükür ABD Avrupa Birliğine mensup veya aday değildir" diye, diplomatik bir şelkilde geçiştirdi!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.