"Minik Serçe" yanlış dalda!

A -
A +

"Sezen Aksu şovu", sadece sahnelerde değil, medyanın magazin sayfalarında ve TV programlarında değil -gazetelerin baş sayflarında kocaman manşetlerle devam ettiriliyor. Ben bu konuya noktamı koymuştum. Zaten maksadım, önce Antalya'da Antik tiyatroda sahneye konulan bu "çok sesli-çok kültürlü ve çok etniklikli" şovun anlamına da karşı çıkmak değildi. O anlamı, yani bu velut toprakların, birçok kültürlere ve etnik halklara, yurtluk ve beşiklik etmiş olmasının anlamını ben de hep yazmış söylemişimdir. Sezen Hanımın şahsına karşı da değilim. O'nun sanatçılığını, kişiliğini, gelmiş geçmiş ve şimdiki ilişkilerini-bağışıklık ve bağımlılıklarını irdeleyecek de değilim. Benim, Ege Ordusu Komutanı Sayın Orgeneral Hurşit Tolon'la da paylaştığım itirazım, bu konserin, birilerinin ötedenberi pompalamaya çalıştıkları, ülkemizin kolay bölünebilir-parçalanabilir bir "mozaik" olduğu iddiasının çok sesli bir meydan okuması olmasına ve de, bence manidar bir şekilde,Türkiye'yi parçalamak teşebbüslerine karşı yaptığımız Milli Mücadelenin 30 Ağustos'taki yıldönümünde ve Ege'de verilmiş olmasına idi... Bazıları bunu "anlamlı bir hoşgörü" diye yorumladılar; ben öyle düşünmüyorum. Ve, Sezen Hanımın ve O'nu "örgütleyenlerin", bu konserleri adeta inatla, Atatürk'ün Türk Birliğini ifade eden "Ne Mutlu Türküm Diyene" sözleriyle bitirmekte ısrar etmeleri de şüphelerimi arttırıyor! Sezen Hanım o sözlerin derin manasını anlamayabilir ama, bence, birileri ona söyletmiyorlar çünkü böylelikle "Mozaiklik" iddiası çürüyecek! Tek başına örgüt Hakkı Devrim, Sezen Aksu'nun bu konserleriyle, "tek başına bir sivil toplum" örgütü olarak hareket ettiğini yazmıştı. Çok merak ediyorum; bu örgütü "örgütleyenler" kimlerdir? Zira bu olayı hâlâ kaşımaya devam ederek kamuoyunu aldatmak, hatta Komutanlar arasına nifak sokmak için sistematik olarak çalışıyorlar. Önce 1. Ordu Komutanı Orgeneral Sayın Çetin Doğan'ın eşi Nilgün Hanımefendinin, kerimesi ile birlikte, İstanbul'daki konsere gitmesini, Doğan Paşa'nın Tolon Paşa ile aynı görüşte olmadığı şeklinde yorumladılar. Sonra SABAH gazetesi, Doğan Paşa'nın "Sezen Aksu'yu çok sevdiği, tatbikatta olmasa idi kendisinin de konsere katılacağı" yolundaki sözlerini, Türkiye şu sırada çok daha önemli sorunlarla, karşı karşıya olduğu bir sırada, birinci sayfasından koskocaman harflerle "Anlamlı Tavır" manşetiyle verdi. Gazetenin, Paşanın sözlerini, ne derece doğru ve çerçevesi dışında naklettiğini bilemiyeceğim ancak, bu konunun esasında Çetin ve Tolon Paşa arasında, hatta Genelkurmay'la Tolon Paşa arasında bir görüş ayrılığı olduğuna inanmıyorum. Doğan Paşa'nın eşi Muhterem Nilgün Hanımefendinin de bir asker eşi ve İzmirli olarak, Konserin arkasındaki asıl maksadı fark etse idi, İstanbul sosyetesinin "entel şıklığına" kapılarak, farklı düşünebileceğini de sanmıyorum. Ve eğer o aynı günün, Gaziler Günü olduğu kendisine hatırlatılmış olsa idi, herhalde önce gazi ve şehitlerimizi anardı. Türk Ordusuna olan saygım ve sevgim, değerli ve muhterem eşlerine de racidir! Bu konuda naçizane bir uyarım olacak; O maksatlı birileri TSK'nın ve Komutanlarının engin hoşgörüsünü, güncel olayların dışında ve üstünde kalmak dikkat ve itinalarını, suiistimal ediyorlar. Hiç şüphesiz, bu gibileri muhatap addedip- onlarla yüzgöz olmak yanlıştır ama bir yerde ve bazı hallerde kalın bir çizgi çekmek de gerekiyor. Orgeneral Doğan Çetin, "Türkiye'nin gündeminde birçok mesele varken böyle bir basit meselenin gündeme getirilmesi yanlıştır" demiş. Esasında çok haklı, ancak bu sözlerin muhatabı da herhalde "şov"u mesele yapan bizler değil o "şovu" sahneye koyanlar ve perde arkasından idare edenlerdir. Ve bağışlasınlar beni, "bu mesele", hele şu bağlamda, o kadar da basit değil... bir "şov"dan ibaret de değil. Geçen akşam HABERTÜRK Televizyonunda Deniz Arman'ın Kum Saati programına konuk olan 2. Cumhuriyetçi ve entel şıklarımızın favorilerinden "Prof." Mehmet Altan Güneydoğudaki mücadelemizi boşuna mücadele diye niteledi. Altan Komünizm ve Marksizmle kuramadığı ve şimdi, Apo'nun "Demokratik Kürt-Türk Cumhuriyeti ile örtüşen 2. Cumhuriyeti'ni, AB yoluyla kurmak çabası içinde. Bunun karşısındaki en büyük, hatta tek engel de, babasının hep "militerler" ve "köylü taburları" diye aklınca aşağıladığı Mehmet Altan'ın deyimiyle "Silahlı Bürokrasi" -yani Türk Ordusu!.. Biraz irdelerseniz ve hele diğer kardeş Ahmet Altan'ın Türkler hakkında Almanya'da söyledği aşağılayıcı sözleri de düşünürseniz, "mozaiklik" örgütünün "derinliğini" de anlarsınız!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.