Kanal 7'de Ahmet Hakan'ın, büyük bir sabır ve başarı ile yönettiği "İskele-Sancak" programına katıldım. Bazı katılımcıların çok akıllıca şeyler söyledikleri bu programda, bazılarının da ne kadar peşin hükümlü, bağnaz ve hatta cahil olduklarını, bazılarının gerçeklerden uzak, "hamamda türkü" söylediklerini gördük. Konu "Savaş mı barış mı?" idi. Aslında bu soru bir semantik izahı gerektiriyor. Bu da, bizim, bugünkü dilimizin "arı dilciler" tarafından tırpanlanmış, nüansların yok edilmiş olmasından ileri geliyor. "Harp" ve "muharebe" arasındaki büyük farkı (İstiklal Harbi-Sakarya Muharebesi gibi) kaldırmış, hepsini "savaş" adı altında ifade etmeye çalışıyoruz. ABD "teröre karşı harp ilan etmiş" ama bu harbin veya savaşın "muharebelerinin" nasıl yapılacağı belli değil. Nasıl olacak? Bence, Afganistan'da, Afgan halkına karşı da olacak. Kesif "halı seren" bombardımanlarla ve kara harekatı ile topyekun "harp" yapılması ihtimal dışı. Amerika, Amerikan hükümeti ve askerleri, böyle bir "harple" masum Afgan halkını Taliban rejimine kurban edecek ve böylelikle dünyadaki müslümanları karşılarına alacak kadar gafil olamazlar ve bunu da söylüyorlar. Görünüş o ki, terör olaylarının beyni olduğu, belli Usame Bin Ladin'i, her nerede ise bulup ininden çıkaracaklar, "ya diri ya ölü" ele geçirecekler. Son New York ve Washington olaylarında elinde "tüten tabanca" görülmemış olsa bile, eski terör suçları kanıtlanmış ve belgelenmış durumda. Bu yapıldıktan sonra, Taliban rejimi ya kendiliğinden zaten huzursuz Afgan halkı tarafından ,"halledilir" ya da silah desteği alan Kuzey İttifakı, Taliban'ın hakkından gelir. Başbakan Ecevit haklı olarak "Taliban yıkılmalı!" demiş. "İskele Sancak"ta bazıları bu sözleri ayıpladılar. O "bazılarının" neden ayıpladıkları malum da, mesela Baro Başkanı'nın, Toktamış Ateş'in neden şiddetli tepki gösterdiklerini anlayamadım. Taliban, çağdışı görüntüleri, taassubun ve gericiliğin şahikasındaki uygulamaları ile her şeyden önce mübarek dinimiz için bir leke. Asıl önemlisi bu rejimin mevcudiyeti, çağdışı örneği ile ve de Orta Asya'daki uzun vadeli siyasetimiz açısından, Türkiye için "açık ve yakın" bir tehlıke. Bu arada yıkılıp giderse hiç üzülmem. Başka bir programda Ahmet Hakan'ın programında, önceki gece Ali Kırca'nın yönettiği Siyaset Meydanı'nda Türkiye İşçi Partisi'nin temsilcisi de vardı. O kadar cahilane fakat cahilen olduğu kadar iddialı konuşuyordu. O ve başkaları, Amerikalıların son saldırılarla onbine yakın masum insanını kaybetmış olmasına karşı en ufak bir "empati" duymamalarına karşın, Amerika'nın bu saldırıyı ve acıları hak ettiğini hatta saldırıları Amerika'nın kendisinin yaptığını iddia ve ima ediyorlardı.. Medyamızda ve aydınlar arasında, bu kadar olmasa bile aşağı yukarı aynı şeyleri söyleyenler var. Hepsi Amerika'nın eski günahlarını ta Hiroşima'dan, Vietnam'dan Afganistan'a, Pinochet'nin devrilmesine kadar sayıp döküyorlar. Netice: ABD teröristleri bulduktan sonra cezalandırmasın mı? Adına ister savaş, ister mücadele, ister tenkil deyin, işler bu raddeye geldikten sonra, ABD dünyada terörün kökünü kurutmaya çalışacak. Çok alangirli ve güç ama bir yerinden başlamak gerekiyor. Terörizm ve Türkiye Terör, uluslararası terör ve sözde demokratik ve özellikle Avrupa ülkelerinin bizim yıllarca terörle ASALA ile PKK ile son zamanlarda DHKP-C ile mücadelelerimize bigane kalmış olduğu bir gerçek. Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt bu gerçeği büyük bir vukufla dile getirdi. Gerçi Amerika'da da teröristleri "özgürlük savaşçıları" dıye koruyan PKK ile uzlaşmaya girmemizi tavsiye eden kuş beyinliler çıkmıştır ama gene de en az suçlu olan ABD hükümetleri olmuştur. Ancak, bu konularda tamamıyla suçsuz ve masum hangi devlet ve hangi aydınlar var ki?.. Hele bizde! Bugün Amerika'yı eski günahlarından dolayı kınayan, kızıl mintanları kollarından ve yakalarından sırıtan eski tüfek liboşlara ve bazı liboş aydınlara hayret ediyorum. Geçmişte Sovyet Rusya'ya destek vermiş olmaları bir yana, hâlâ -Yaşar Büyükanıt Paşa'nın da, yurtdışından desteklendiğine işaret ettiği- F Tipi Cezaevleri ve "açlık grevi" eylemlerine bazıları manevi destek veriyorlar. Açlık grevlerine gereksiz yere, ama kendi istekleriyle can verenleri, mesela Emniyet Müdürlüğü'ne roket ve lav silahı atmaktan mahkum olan Zeynep'in ölümünü bir gazetemiz "kayıp" diye haber veriyor. Aynı çevrelerin, hâlâ terörist Deniz Geçmiş'lere, terör suçundan mahkum olmuş Eşber Yağmurdereli'lere, Mısır Çarşısı bombacılığından hâlâ aklanmamış olan "kızımıza" kol kanat germelerindeki çifte standardı nasıl izah etmeli?.. GÜNÜN FİKİR KIRINTISI "Terörizme karşı mücadelemiz geniş kapsamlı olacak ve uzun sürecek. Bu mücadelenin bütün safhalarını kamuoyuna açıklamayacağız, ilan etmeyeceğiz ama sonunda başaracağız" GEORGE W. BUSH