Bu manzaranın başka açıklaması olabilir mi?

Sesli Dinle
A -
A +
Bu manzaranın başka açıklaması olabilir mi?
Feridun Ağabey bizler Yenibosna-29 Ekim Caddesini kullanan semt sakinleriyiz. Caddemiz gerçi Bahçelievler Belediyesinin sınırları içerisinde ama İstanbul Büyükşehir Belediyesinin üstlendiği bir faaliyet. Burada sağ olsunlar ulaşımı kolaylaştırmak için İkitelli-Ataköy metro hattının inşaatı başlamıştı 2017 yazında... İnşaatın bitmesi de Mart 2019 olarak öngörülüyordu. Fazla bir gecikme yok çok şükür 2019’un üzerinden dört sene geçmiş, şunun şurasında dört sene nedir ki?!.
 
Bu sene inşaatın üstü kapatıldı. Altı da bir iki sene sürermiş... Bizim acelemiz yok zaten telaşa da lüzum yok. Ama bir hayranlığımı dile getirmek istiyorum. Bu metro inşaatını kapattıktan sonra üzerini yine eski hâline getirmek için büyük çaba sarf edildi. Yollar yapıldı ve asfaltlandı. Ama bir türlü trafiğe açılmıyordu? Kesin bir bilimsel hassasiyet vardır diye düşünüyordum.  Tahminimde yanılmadım. Meğer değerli yetkililer bu süre içinde yolların şakulünü ölçmek için yağmurun yağmasını bekliyorlarmış. Yağmur yağdığında durumu ölçecekler ve sonra müsait bir güneşli günde su biriken kısımları asfalt ile doldurarak geçici asfaltlamadan bir dahaki kışa kadar dayanabilen kalıcı asfaltlamayı yapıp yolu kullanılır hâle getireceklermiş!..
 
Çalışma esnasında getirilen vinçlerin ayaklarının denk geldiği yerlerin yaya kaldırımındaki parke taşlarını göçerterek oralara da su birikintisi olması bir test olmalı ama henüz ona akıl erdiremedim(!) 
 
Ağabey şu teknolojik başarıyı, yol yapımındaki ileri teknolojiyi görüyor musunuz? Biz de semt sakinleri olarak bu yollara asfalt döküldüğü hâlde bir türlü niçin trafiğe açılmıyor diyorduk? Meğer sebep geçici asfaltın yağmur suyuyla test edilip sonra kalıcı asfalt için güneşli bir günün beklenmesi olayıymış. Yeni dökülen, henüz trafiğe bile açılmamış asfalt ve yoldaki bu manzaranın başka açıklaması olabilir mi?!.
     Bir semt sakini

Arkadan çarpan araçtakiler ölmesin diye...

2014 yılında hayata geçirilen İş Sağlığı ve İş Güvenliği kanununa rağmen; hâlen günde ortalama 5 kişi iş kazalarında, 10 kişi trafik kazalarında, 10 kişi iletişim kazalarında hayatını kaybetmektedir. Bu yazımda kamyon ve tırların arkalarında olması gereken darbe emici güvenlik barlarından bahsedeceğim.
 
Haberlerde de gördüğümüz okuduğumuz gibi herhangi bir sebeple bekleyen bir kamyon veya tıra, arkadan çarpan otomobil vb. gibi araçlar kamyon kasasının alt seviyesinde kaldığı için ön kısım tamamen bazen aracın yarısından fazlası kamyon altına sıkışıyor. Ve maalesef böylesi kazalarda kurtulan olmuyor...
 
Peki bu tür bir faciayı önlemek için ne gerekiyor? Ne yapılabilir?
 
Tedbir aslında çok basit. Biliyorsunuz traktörlerin devrilmesi diğer araçlardan daha fazladır. Bunun için sürücüyü korumak amacıyla, ROPS denilen, (devrilmeye karşı koruyucu güvenlik barı sürücü veya kabin üzerinden geçirilip traktöre veya şasisine monte edilir. Buna benzer yine darbe emici özellikte -ilgili kanun ve yönetmeliğe göre bir güvenlik bariyeri kamyon- tır arkasına, kasasının altına şasiye monte edilmesiyle bu tip elim facialar maddi hasarla atlatılıp can kayıpları yaşanmaz. Zaten bu tarif ettiğimiz şekilde arka güvenlik bariyeri bulunan tır ve kamyonlarda bayağı var ama neden hepsinde olmasın? Bunun kanunen yaptırılması ve kontrollerde denetim yapılması gerekiyor. Ama cezası 436 lira, yaptırmak 20 bin lira olunca sürücü ceza ödeyip geçmeyi tercih ediyor.
     Mevlüt Yavuz/Makine Müh. A sınıf İş Güvenliği Uzmanı-Adana
 

Sonra da kriz var diye ağlaşıyoruz!

“1997 yılından beri taşınabilir telefon kullanıyorum. Aradan geçen 26 yılda hep en düşük fiyatlı olanları kullandım. Bundan da hiç rahatsız olup gocunmadım. Şu anda da yerli malı, 2-3 bin TL'ye satılan bir cihaz ile işlerimi görüyorum. Son 4 yıldır bu markadan bir şikâyetim de olmadı. 90 bin liralara kadar telefon alan insanlara makul gözle bakmıyorum. Babam da elektrikçi olduğu için 10 yaşımdan beri elektrik, elektronik ile ilgiliyim. 30 yıldır da sürekli bilgisayar kullanıyorum. Elektrik, elektronik ve bilgisayarla ilgili 30 kadar da kitap yazıp yayınladım. Kullandığım bilgisayar da 14 yıllık olup hâlâ her işimi görmektedir.  Kolumdaki saat de sadece 1 dolar değerindedir. Telefon, bilgisayar, televizyon, buzdolabı, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, fırın, otomobil vb. gibi eşyaları satın alırken yerli ürünleri tercih etmeyenlerin zamlardan, ekonomik krizden, israftan, lüksten söz etmeye, ağzını açmaya hakkı yoktur. Bu ülkenin büyümesi için yerli üretimin artması şarttır. Üretmeyen ülkeler başkalarının sömürgesi, kulu, kölesi, kuklası olur. Özellikle 1983 yılından bu yana ithal mallar ülkemizi istila etmeye başladı. Hangi ideolojiden olursa olsun fark etmeden milyonlarca insan lüks ithal mallara saldırıyoruz. Sonra da kriz var diye ağlaşıyoruz.”
     Ali Özdemir
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.