Dinle
Kaydet
Türkiye Gazetesi
Cumhuriyeti CHP mi kurdu?
0:00 0:00
1x
a- | +A

Özgür Özel, Erdoğan’a, “Cumhuriyeti CHP kurdu, senin deden neredeydi?” diye sordu. Erdoğan dedesinin Sarıkamış’ta şehit olduğunu söyleyerek CHP liderine cevap verdi.

Özel’in sözleri iki meseleyi öne çıkarıyor: CHP’nin cumhuriyetin gerçekten kurucusu olup olmadığı ve CHP’nin cumhuriyetin ve ülkenin ana ve çoğu zaman tek sahibi olarak kendisini görmesi. İlki fiilî bir durumla, ikincisi daha ziyade CHP psikolojisiyle alakalı.

Cumhuriyet yerli yersiz kullanılan ve ne yazık ki çok istismar edilen bir kavram. Cumhuriyet konusunda ülkemizde de tam bir kafa karışıklığı hâkim. Bazıları cumhuriyetin uygarlığın son aşaması olduğuna, bütün iyileri bünyesinde taşıdığına ve temsil ettiği veya dayandığı değerlerden bağımsız olarak insanlık tarihinde en üstün safhayı teşkil ettiğine inanmakta. Bu yüzden, Türkiye Cumhuriyeti’nin de âdeta "kutsallık" taşıyan bir siyasi varlık olduğunu kabul etmekte...

Dünyadaki cumhuriyetlerin durumu meselenin bazılarının zannettiği veya inandığı kadar basit olmadığını gösteriyor. Dünyada kendisine cumhuriyet diyen ama birbirlerinden tamamen farklı değerleri temsil eden rejimler mevcut. Söz gelimi, Türkmenistan bir cumhuriyet. CHP kafasıyla bakılırsa Türkmenistan’ın sırf bu özelliğinden dolayı tebrik edilmesi ve hatta kutsanması gerekebilir. Oysa Türkmenistan demokratik bir cumhuriyet değil; temel hak ve özgürlüklere ve siyasi rekabete saygı göstermiyor. İktidar halk tarafından belirlenmiyor. Türkmenistan’da bir “cumhuriyetçi hanedan” veya “cumhuriyetçi monarşi” diyebileceğimiz bir sistem olduğu söylenebilir, çünkü iktidar babadan oğula geçmekte...

Benzer bir durum ne yazık ki Azerbaycan’da da söz konusu. Şu an "ikinci Aliyev" iktidarda, yani iktidar baba Haydar Aliyev’den oğul İlham Aliyev’e geçmiş durumda. Bu da gösteriyor ki bu ülkeler cumhuriyet adını kullanmasına rağmen mesela ABD’nin veya bugünkü Almanya’nın olduğu anlamda cumhuriyet değiller...

Bu açıdan bakıldığında Türkiye’de 1923’te kurulanın ya cumhuriyet olmadığı ya da doğru anlamda cumhuriyet olmadığı söylenebilir. Türkmenistan ve Azerbaycan’dan farklı olarak Türkiye’de mutlak iktidar babadan oğula geçmedi, iki kişi arasında el değiştirdi. Bu değişiklik mecburiyettendi, çünkü M. Kemal’in bir oğlu yoktu. M. Kemal’in yerini İ. İnönü aldı. Ne M. Kemal’in ne de İ. İnönü’nün iktidara sahip olmasında halkın bir rolü ve etkisi vardı. İktidarın babadan oğula geçmemesi yüzünden o dönem Türkiye’sinin cumhuriyet olma açısından Türkmenistan ve Azerbaycan’dan bir nebze daha iyi olduğu söylenebilir; ama bu da 1923-1950 Türkiye’sini ABD gibi bir cumhuriyet yapmaya yetmez.

Türkiye’de cumhuriyetin gerçek anlamda ortaya çıkması 14 Mayıs 1950’de vuku buldu. Bu yüzden, biraz iyimser bir bakışla, ülkemizde cumhuriyetin iki aşamada kurulduğu söylenebilir. İlk olarak, 1923-1950’de kendisini cumhuriyet olarak adlandıran ama demokratik olmayan bir sistem belirdi. İkinci olarak, 14 Mayıs 1950’de demokratik cumhuriyete geçildi, yani iktidarın halk tarafından rekabetçi seçimlerle belirlenmesi ve temel hak ve özgürlüklere saygı gösterilmesi safhasına girildi. Buna bakarak Türkiye’de cumhuriyetin en azından tek başına CHP tarafından kurulmuş olmadığını söylemek bir abartma sayılmaz.

CHP’nin kendi kendisini sistemin ve ülkenin yegâne sahibi sayması ve meşruiyet ölçütü olarak kendi ideolojisini dikkate alması daha ziyade psikolojik bir tutuma işaret ediyor. CHP kendisini halkın, toplumun velinimeti olarak görüyor ve herkesin kendisine borçlu olduğunu düşünüyor. Bundan dolayı, kendisi dışındaki her partiyi ve iktidarı şu veya bu ölçüde meşruiyet dışı görüyor. Özel’in yukarıda aktarılan Erdoğan’a yönelik sözleri bu hastalıklı zihniyetin bilinç dışı bir yansıması olarak okunabilir.

Bir kere daha tekrar edeyim: CHP demokratik bir aktör değil. Demokratikleşmesi de hemen hemen imkânsız. Bu yüzden, CHP’nin siyasetten çekilmesi ve "Cumhuriyet Halk Vakfı" adıyla bir vakfa dönüşmesi; CHP tabanına, topluma ve demokrasimize çok fayda sağlayacaktır.

Atilla Yayla'nın önceki yazıları...

ÖNE ÇIKANLAR