İtirazım var!

A -
A +
Lafı dolandırmayalım...
Hatta yazının sonunu falan da beklemeyelim...
Dümdüz söyleyeyim siz de, ben de rahatlayayım.
Son operasyonda adı geçen dört bakan da acilen istifa etmelidir... Nokta...
Üstelik bakanlara buradan sesleniyorum: ''Beyler istifa tek taraflı bir müessesedir...''
Yaparsınız bir basın toplantısı, duyurursunuz. Hem partinizi hem Başbakan'ı hem de bizleri bir nebze olsun rahatlatırsınız. Ha sonra komplo mu değil mi para sayma makinesini polis koydu mu koymadı mı tartışırız. Gerçekler de hiçbir zaman gizli kalmaz, haram lokma yemediyseniz er geç ortaya çıkar... Üstelik hiç mi canınızı sıkmıyor olup bitenler? Suçsuzum, oğlum suçsuz lafı bile duymadım.
                *
Şimdi gelelim "yazmazsam olmaz'' diyeceğim noktaya... Bugün eğer masal dünyasında yaşamıyorsanız, ''büyük operasyon''un zamanlaması, biçimi, şekli ve hedefiyle tamamen siyasi bir operasyon olduğunu fark etmişsinizdir. Peki hiç mi rahatsız olmuyorsunuz bundan? Yani ister paralel devlet deyin, ister derin devlet, birileri siyaseti kendi istediği şekilde biçimlendirmeye çalışıyor, ortalık abuk subuk bel altı kasetlerden geçilmiyor ve sizin hâlâ mideniz bulanmıyor mu?
Sayelerinde büyük bir yolsuzluk ağını öğrenmiş olabiliriz, eyvallah, onun da hesabı sorulsun da, bu yapılan nedir peki? Bir de şöyle sorayım vatandaşın oylarıyla gelen bir iktidarın nasıl bir operasyonla gideceğini bilmemek nasıl bir duygu? Üstelik kendisini yasalardan ve siyasetten üstün gören bu gücün, yarın öbür gün ''Hayırlı olmayan işler'' için devrede olmayacağı ne malum? Düşünsenize, bu güç çıkıp meşru bir hükümete diyor ki: ''Ayağını denk al, ben ülkeyi yönetemeyeceğin hale getiririm ne olduğunu şaşırırsın!''
Ve siz kenara çekilip ''Yesinler birbirlerini'' mi diyorsunuz hâlâ? Ya da ''Hükümet zorda'' diye göbek atanlardan mısınız? ''Sol kesim bu tartışmanın dışında'' mı buyuruyorsunuz? Sahi mi?
Peki sorarım size? Ne zaman içinde olacaksınız? Böyle mi oluşturacağız demokrasiyi? Yaşadığımız çağ toplumsal adaletsizlik üzerine kuruluysa, yaşadığım dönem, inandığım hiçbir şeyi yansıtmıyorsa... Ve evet her ne kadar sürüden ayrılanı kurt kapar lafını çok iyi bilsem de kardeşim söyleyeceğim, yazacağım... Net bir şekilde...
Bu yapılanlar çirkindir, memleket için büyük tehlikedir... Bugün büyük operasyon sonrasında olduğu gibi seçilmişlerden hesap sorma hakkımız var ve soracağız elbette... Peki ya diğer güç... Ona nasıl hesap soracağız? Gezi kayıplarında da soramadık, İlhan Cihaner'de de... Ahmet Şık, Nedim Şener'de de, Hrant Dink'te de... Listeye devam edebilirim de bırakın bu köşeyi bütün gazete sayfaları yetmez maalesef...
                *
''Eğer o insanlar konuşma kabiliyetlerini geri almak istiyorlarsa, gördüklerini unutmaları gerekiyormuş. Eğer gördüklerini hatırlamayı tercih ediyorlarsa o zaman da zihinleri bulanacakmış... yarısı yüreklerinde eksiklikle dönmüş, yarısı akılları karışmış halde. Hasret çekenlere 'âşıklar' denmiş, kafasında sorular olanlara 'şakirtler'. Birinciler aşkı öğrenenlermiş, ikinciler öğrenmeye âşık..."(*)
 .....
 (*) Elif Şafak/Ustam ve Ben
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.