Bahar güzel yüzünü gösterdi, havaların ısınması ile birlikte içimiz de kıpırdandı. İnsanın kendini dışarılara vurup sürekli gezesi geliyor. Ancak eğitim sürecinde de en kritik günlere girdik. Koca bir eğitim yılı daha çok yakında tamamlanacak ve göz açıp kapayıncaya kadar geçen bir sürede okullar yaz tatiline girecek. Üniversite imtihanına girecek binlerce genç için de çalışma süresi oldukça daraldı. Böceklere aldanmayın Ancak bahara aldanmayın... Açan çiçeklerin, uçan böceklerin, kendini tazeleyen doğanın yanısıra baharın, bir de bizleri farkına dahi varmadan olumsuz etkileyen sinsi bir yüzü de var ki uzmanlar bu konuda uyarıyor. Uzmanlara göre, havaların yavaş yavaş ısınmasıyla birlikte birçoğumuzun hissettiği halsizlik, yorgunluk, eklem ağrıları, uyku isteği gibi ortak şikayetlerin bir sebebi de bahar. Yani bahar yorgunluğu... Uzmanlar, bahar mevsiminde havadaki elektrik yükünün arttığını, bu yükün iyonlar aracılığıyla taşındığını belirterek, pozitif ve negatif değerde iki tür iyondan pozitif olanlar arttıkça vücuda zindelik geldiğini, negatif yüklü iyonların artmasının ise yorgunluk, halsizlik ve gerginliklere sebep olduğunu ifade ediyor. Kısacası elektrik yükünün yoğunluğu, bahar mevsiminde sinir gerginliğini ve stresi tırmandırıyor. Depresyon tehlikesi Hal böyle olunca bahardan en çok etkilenen grubu doğal olarak öğrenciler oluşturuyor. Hele bir de derslerde ve imtihanlarda en kritik günlerin yaşandığı ayların nisan ve mayıs olduğunu göz önünde bulundurursak, rehavete kapılma, kendinle ilgilenme, okul ve derslerden soğuma, sinema-cafe, park gibi mekanlara ilgi, gezme isteği, çatışmalar, stresler, hatta depresyonlar, bir çok gencin problemi olarak ortaya çıkıyor. Neler yapabiliriz... * Kendinize, önceliklerinizi hatırlatın: Unutmayın bu hayat sizin ve kendiniz için ne kadar faydalı işler yaparsanız gelecekte o kadar rahat edersiniz. * Kötü arkadaşlar edinmeyin: Arkadaş, bir insanın en önemli hazinesidir. Ancak sizi dersinizden alıkoyan, yanlış alışkanlıklarıyla kendi yanına çekmeye çalışan, hayatını daha çok "boşverler" üzerine kurmuş bir kişinin gerçek arkadaş olduğunu söyleyemeyiz. * Sorumluluklarınızı bilin: Okulların kapanmasına, ünversite imtihanına çok az bir zaman kaldı. Başarıyla bu işin üstesinden gelirseniz duyacağınız mutluluğu ve gururu düşünsenize... * Kendinizle barışık olun: Özellikle gençlik dönemlerinde insan çevresi kadar kendisiyle de çok uğraşır. Uzmanlara göre, baharda daha da artan bu duyguların dönemsel olduğunu, sadece kendi içmizde yaşamadığımızı bilmek zorundayız. Olumsuz yanlarınıza takacağınıza biraz da iyi yanlarınızı görmeye çalışın. Unutmayın görüntü bir süre için ilgi çeker. İçi boş veya dengesiz, kötü niyetli bir güzelliği kaç gün taşıyabiliriz. Üstelik değiştiremeyeceğimiz bazı şeyler varsa da bunlara takılı kalmak üzüntüden başka ne kazandırır bize... * Bol bol hareket edin, güneşlenin: Hareket gerginliğinizi alır. Gerginlik damarlarda daralmaya sebep olduğu için hücrelere giden kan miktarında azalmaya yol açar. Bu da hücrelerin yetersiz beslenmesi demektir. Dolayısıyla öğrenme ritminizde de düşüklük meydana gelir ve kısır bir döngü başlar. Gerildikçe öğrenme güçlüğü, güçlüğü gördükçe gerilme... Oysa düzenli egzersizle adrenalin dengelenir ve mutluluk hormonu sretonin salgılanır. Düzenli fizik egzersiz, adrenalin kullanılarak tüketilmesini sağladığı için kaygıyı azaltır ve dolayısıyla öğrenmeye elverişli bir zemin doğmasına sebep olur. Baharın olumsuz etkilerini azaltır. * Beslenmenize özen gösterin: Baharda vücudun daha çok vitamin ve minerale ihtiyacı olduğunu belirten uzmanlar, şu uyarılarda bulunuyor: * Vücut özellikle de B ve C vitaminleri ile potasyuma ihtiyaç duyar. B ve C vitaminleri sebze ve meyvelerde, potasyum da domates, patates ve kayısıda bol miktarda bulunur. Bu sebeple meyve, sebze, patates, kayısı tüketimini artırın. * Günde 2-3 litre su için. Yemek yemeden ve yatmadan önce azar azar içerek vücudunuza ihtiyacı olan suyu sağlayın. * Uyku düzeninize dikkat edin. Rahat bir uyku için yatağa girmeden önce günlük bütün stres sebeplerinizi aklınızdan uzaklaştırın. Hoşunuza giden konuları düşünün veya hoşlandığınız bir film seyredin. Ilık bir duş alın. Geç saatlerde içecek olarak bitkisel çayları, sütü ve ayranı tercih edin. Okuyucu mektubu Hoşgörülü olan daima kazanır * Okuyucumuz Serkan Yücel soruyor: "Sizce hoşgörü nedir ve gerekli midir? Ne zaman hoşgörüde bulunsam zararını gördüm." Sevgili Serkan; bana göre hoşgörü, "Karşındaki insanı anlamaya çalışmak ve ona yeniden şans tanımaktır. Aynı zamanda karşımızdakini istediğimiz gibi olmaya zorlamak değil, kendi istediği gibi olmasına da imkan vermektir." Hoşgörü en güzel ifadesini belki de, Mevlana'nın "Ne olursan ol, yine de gel. Bizim dergahımız umutsuzluk dergahı değildir. Yüz kere tövbeni bozmuş bile olsan yine gel..." dizelerinde buluyor. Hepimiz insanız ve tahammülümüzün bir sınırı var, iyi niyetimizin suiistimal edildiğini fark ettiğimiz zaman içimizde bir kırgınlık, küskünlük olur. Hoşgörü ile olaylara yaklaşmak güçleşir. Hoşgörü iyi niyetin ve içten pişmanlığın olduğu yerde kendini göstermelidir. "Nasıl olsa hoş görülürüm" diye sürekli bildiğini yapan kişilere karşı da dikkatli olmak ve "hayır" demesini bilmek gerekir. Ancak affetmesini de bilmek mecburiyetindeyiz. Aksi halde kişiliğimiz kin ve nefret duyguları ile biçim almaya başlar ki bu da insanı güvensiz, endişeli ve mutsuz yapar. Sonra herkesin hayata bakışı, becerileri farklıdır. "Defalarca anlattığım halde anlamıyor" diye bir öğretmenin, işverenin çevresindeki kişileri küçük görmeye, ezmeye hakkı yoktur. Hoşgörü bazen buralarda çok gereklidir. İnsanları biraz da olduğu gibi kabul etmek ve onları becerileri ile alakalı, en verimli alanlara yönlendirmek gerekir. Voltaire'nin dediği gibi: "En büyük hata, küçük hatalar üzerinde durmak ve hoşgörmemektir." Sevgiyle kalın. B.A. Gençlerle iş birliği yapın! Final Dergisi Dershaneleri, duygusal ilişkilerin en yoğun ve tehlikeli yaşandığı ortaöğretim çağların da, bahar mevsiminin psikolojik etkilerini de göz önünde bulundurarak öğretmen ve velilerine "iletişim" konusunda bir seminer düzenledi. Toplantıya konuşmacı olarak katılan, Prof. Dr. Üstün Dökmen, problemleri aşmanın en etkili yolunun gençlerle iletişim kurmak olduğunu, öğrencilerin kendilerini bahar havasına kaptırıp gevşememeleri için öğretmenleri tarafından uyarılması gerektiğini vurguladı. Prof. Dökmen, çıkabilecek muhtemel problemlerin ancak gençlerin dünyasına girilerek ve onlarla iş birliği yapılarak çözümlenebileceğini söyledi. Öğrencilerle sağlıklı letişim kurulmaması halinde onların yalnızlığa itildiğini belirten Prof. Dökmen, bu durumda ise hayata küsme, ders çalışmama, okul yerine farklı mekanlara gitme, imtihanları boşlama, evden kaçma gibi üzücü olayların yaşandığını kaydetti. Dökmen'den velilere tavsiyeler... * Gençleri doğru anlayın: Kendinizi onların yerine koyun ve gerçekten ne demek istediklerini, duygularını anlamaya çalışın. * Gençlerin büyüdüğünü farkedin: Onlara hâlâ küçük çocuk muamelesi yapmayın. * Önce siz sağlıklı olun: Dengeli bir iletişm kurun. * Gençlerle aynı takımda olun: Gençlere rakip olmak yerine onların yanında olun. Masanız kişiliğinizi yansıtıyor İster ciddiye alın ister almayın Logitech şirketinin yaptırdığı bir araştırmaya göre çalışma masanız kişiliğinizi ortaya koyuyor. Söz konusu araştırma için Avrupa çapında yüzlerce çalışma masası mercek altına alınarak, sahiplerinin kişilikleri incelenmiş ve bakın ne sonuçlar ortaya çıkmış: Araştırmayı yürüten Psikolog Cary Cooper, araştırma sonucunda, büro animatörü, düzen fanatiği, ailesine düşkün tutarlı kişi, tasarım aşığı lider ve kaosun hakim olduğu dahi olmak üzere toplam 5 ayrı kişilik tespit etmiş. Araştırma sonucunda, çalışma masası düzeninin, iş hayatında yükselmeyi de etkilediği ortaya çıktı. Araştırmaya katılan üst düzey yöneticilerin yüzde 70'inin çalışma masası düzenli olan kişileri tercih ettiği ve yüzde 55'inin çalışma masası düzensiz olan kişilerin güvenilmez ve dikkatsiz olduğunu düşündüğü belirtilmiş. Haberiniz olsun!.. Sizinki hangisi? * Büro animatörü: Masalarına sürekli yeni ve ilgi çekici eşyalar koyuyorlar ve bu kişiler eğlenmekten hoşlanır, güler yüzlüdür. Takım çalışmasını sever ve takımı bir arada tutar. Fakat çoğu zaman ciddiye alınmamaktan şikayet eder. Masaları düzenli ve temiz olan düzen fanatikleri, güvenilir, fakat duygularını gizleyen kişiliğe sahip. * Ailesine düşkün tutarlı kişi: Masalarına çocuklarının, eşlerinin ve arkadaşlarının fotoğraflarını ve hatıra olarak verilen eşyaları koyar. Ailesine düşkün, tutarlı vefalı, ailesine ve arkadaşlarına değer verir. * Tasarım aşığı lider: Masasında özgün stil ve yüksek teknoloji ürünü eşyalar dikkati çeker. Bu kişiler, tuttuğunu koparır, profesyonel çalışır, fakat duygularını dile getirmekten kaçınır. * Kaosun hakim olduğu dâhi: Masaları çok düzensizdir. Önlerinde kitapların ve dosyaların dağ oluşturduğu bu kişiler, araştırmaya göre, heyecanlı ve spontane, fakat güvenilmez olabiliyor.