RİSK deyince ne anlıyorsunuz? Hayatınızda hiç risk aldınız mı? Yoksa siz her konuya son derece temkinli, çok düşünerek, çok hesaplayarak mı girenlerdensiniz? Hiç risk almaktan korktuğunuz için kaçırdığınız fırsatlar, 'keşke şöyle yapsaydım da, şu şöyle olsaydı' dediğiniz durumlar oldu mu hayatınızda? Konunun uzmanlarına göre risk, belirli bir zaman aralığında, hedeflenen bir sonuca ulaşamama, kayba ya da zarara uğrama ihtimalidir. Risk, gelecekte oluşabilecek potansiyel problemlere, tehdit ve tehlikelere işaret eder. Hal böyle olunca insan risk almaktan hakikaten korkuyor. Bilirsiniz riskin en çok konuşulduğu alan para piyasalarıdır. "Dolara mı yatırsam, borsaya mı girsem, ticarete mi atılsam, bir şirkete girip aylık kazancımı mı bilsem" gibi cümleleri günlük hayatta sıkça duyarız. Oysa riskin avantaj ve dezavantajlarının olduğu farklı alanlar yok mu? Risk olgusunda, gerçekten de bir belirsizlik var ve net olarak bilinemiyor, öngörülemiyor. Ancak yönetilebilir bir olgu olarak da kabul ediliyor. Uzmanlara göre, "riske kazanç elde etme fırsatı olarak bakılmalı, risklerin fırsata dönüştürülmesi için sistematik bir çaba gösterilmelidir." Toprak altında kalan tohumun hikayesi Patty Hansen'ın bu konudaki hikayesini biliyor musunuz? Hikayemiz şöyle: "Bahar aylarının verimli topraklarının içinde iki tohum yan yana yatıyormuş. Tohumlardan biri diğerine, "Ben büyümek istiyorum!" demiş; köklerimi altımda toprağın derinlerine ve filizimi yeryüzüne göndermek istiyorum... Baharın müjdecisi tomurcuklarım açılsın istiyorum... Güneşin sıcağını yüzümde, sabahın tatlı dokunuşunu yapraklarımda hissetmek istiyorum!" demiş ve büyümeye başlamış birinci tohum. İkinci tohum ise, "Ben korkuyorum" demiş. "Köklerimi toprağın altındaki derinliklere gönderirsem, karanlıklarda beni neyin beklediğini bilemem. Üstümdeki toprağı zorlayıp yeryüzüne çıkmaya çalışsam, filizlerim zarar görebilir... Hem tomurcuklarım açmaya başladığında üzerlerinde salyangozlar gezip, onları yemeye kalkarsa? Ya tomurcuklarım, açılıp çiçeğe dönüştüklerinde küçük bir çocuk beni koparıverirse? Yo hayır. En iyisi burada kalıp beklemek. Büyümek için belki daha güvenli bir zaman bulabilirim..." Ve ikinci tohum beklemeye başlamış. Ne mi olmuş sonrasında? O sırada, yumuşamış olan bahar toprağını eşeleyen bir tavuk bulmuş tohumu ve bir lokmada yutuvermiş" Hikayemiz "riskleri göze almaktan ve büyümekten korkanları hayat bir anda yutuverir. " diye bitiyor. Ne dersiniz sizce de öyle mi? Herhalde bazen insanların içinde bulundukları şartları zorlaması, biraz hayatın süprizlerine açık olması, kendinden bir şeyler katması ve diğer bir deyişle riskleri göze alması gerekiyor. Sonucunda kazanç da olabilir kayıp da. Önemli olan ihtimalleri iyi değerlendirebilmek ve ne yaptığını iyi bilmek. Risk alabilmenin gücü "Üniversitede bir derste hoca "Risk nedir?" diye tek soruluk bir sınav yapar. En kısa ve en hızlı cevabı, tek sözcük yazarak kağıdını teslim edip, birinci dakikada salondan çıkan bir öğrenci verir: Boş kağıtta sadece "budur " yazıyordur ve öğrenci sınavdan 100 alır." Ne dersiniz boş kağıt vermek de bir risktir değil mi? Ama bakın "Eyvah İş Görüşmesi" kitabının yazarı Hakan Yaman bu konuda ne diyor; "Okulda alınan risk nedir ki, en fazla o sınavdan çakarsın; ama şanın kampüste ve kitaplarda yaşar. Ben aynı öğrenciyi mezuniyetinden bir beş yıl sonra görmek isterdim. Çünkü risklerin asıl can acıtanları iş hayatında, kariyer seçimi yapmak zorunda kalındığımızda karşımıza dikilirler. En basit görünen kararların, en hoş tekliflerin altında bile ne yaman tehlikeler ne hinoğlu hin krizler pusuya yatıp yolumuzu gözlerler." Hayatınızda hiç değiştirebileceğiniz durumlar, şartlar yok mu? İşinizi değiştirme riskini göze alabilir misiniz: Yaman bu konuyu şöyle anlatıyor; "Bazılarını her sene yeni bir pozisyonda veya farklı bir şirkette görürsünüz. Bu kişiler, ofis âlemlerinin yörükleri, göçebe elemanlarıdır. Daha yerlerini ısıtmadan, pılıyı pırtıyı toplayıp başka bir yere zıplarlar. Mekân değiştirmekte ve yenilikte ferahlık vardır; ama pozisyonlara "geçiyordum uğradım" muamelesi yapmanın sonu da hiç hayırlı değildir. Çünkü bunlar uzmanlaşamayan kişiler hâline gelirler. Bazıları ise tam tersi, bir noktaya kazık çakıp yıllarca aynı işi yaparlar; ne başka alanları öğrenme arzuları vardır ne de kendilerini geliştirme motivasyonları. Kariyerlerini "uyusun da büyüsün ninni" ile avutanların başlarına gelebilecekleri uzun uzun anlatmaya gerek yok. Özetle; siz yenilik sevmezseniz, yenilikler de sizi sevmez..." Sevmediğiniz işi hep yapmak zorunda mısınız? İçinizden gelen işi denemek, bunun için çaba harcamak, bunun için bazı riskleri göze almak çok mu tehlikeli acaba ne dersiniz? Yaşadığınız şehri değiştirmeye ne dersiniz? En çok korktuğumuz şeylerden birisidir, alıştığımız çevreden, insanlardan kopup, farklı bir hayata 'merhaba' demek. Bu yüzden de bir çoğumuz çok ciddi iş fırsatlarını, eğitim imkanları hiç düşünmeden göz ardı eder, ne kaçırdığımızı veya ne kazanacağımızı düşünmeden elimizin tersiyle bir çok fırsatı iteriz. Sakin bir kent hayali kurar, büyük şehirlerin hengamesinden kurtulmayı risk sayarız, iş değiştirmeyi, okul değiştirmeyi hatta ev değiştirmeyi risk sayarız ve çok zaman da tek bir noktaya sabitlenmiş ömrümüzü geçirir gideriz. Peki ya ülke değiştirmek? Şehir değiştiremeyen ülke değiştirebilir mi dersiniz? Hani bir sırt çantasına gerekli üç - beş eşyayı yüklenip farklı kültürleri tanımaya, öyle ya da böyle bir işle uğraşıp karnını doyurmaya bu sırada da lisan öğrenmeye ne dersiniz? İstediğiniz gibi davranmak risk midir? Korktuğunuz, kalabalık önüne çıkmaktan ürktüğünüz için kaçırdığınız fırsatlar, tanımaktan çekindiğiniz insanlar, duygularınızı açıklayamadığınız için mutluluğu yakalayamadığınız anlar, sizin hayatınızın telafisi imkansız güzelliklerini alıp götürmedi mi? Bunlar için riske girmeye değmez mi? Unutmayın hayat riskleri ile güzeldir ve bazen, bazı şeyleri göze alamazsanız kaybettiklerinizin acısı ve geriye dönememenin çaresizliği çok daha büyüktür. Üstesinden gelebileceğiniz risklere kapınız açık olsun... Yazışma adresi: Türkiye Gazetesi, Gençlerin Dünyası Köşesi, 29 Ekim Caddesi No: 23 Yenibosna, İstanbul e-mail: baltinbasak@tg.com.tr Fax: 0 212 454 31 00