Bir efsanenin öğrettikleri

A -
A +

İstanbul bir efsaneyi ağırladı geçtiğimiz haftalarda. Kerim Abdül Cabbar bir döneme damgasını vurmuş NBA'in yaşayan efsanesiydi. 70'li ve 80'li yıllarda en popüler basketbol sembolüydü. 20 yıllık kariyerinde her sene All-Star'a aday gösterildi. En fazla All-Star maçı oynama rekoru hâlâ kırılamadı. Bütün NBA tarihinde en fazla sayıyı (38.387) o attı, en uzun süre sahada o kaldı, en fazla saha içi isabetini o buldu. 64 yaşındaki efsane, 80'li yıllarda TRT'den yayınlanan Lakers-Celtics finallerindeki performansıyla Türkiye'deki basketbol tutkusunun artmasında pay sahibi oldu. O basketbol oynarken henüz 3 sayı çizgisi yoktu, takımlar 3'lük atmaz, oyun daha çok içeriden oynanırdı. Pota altının gerçek bir savaşçısıydı. Basketbolu bıraktıktan sonra tam 7 kitap yazan Cabbar şu anda dünyanın en büyük problemlerinden biri olan ırkçılığa vurgu yapıyor ve hazırladığı belgeselinde 'The Harlem Rens' olarak tanınan takımın hikayesini anlatıyor. 1939 yılında Amerikan basketbol dünyası ırkçı ayrımcılıktan dolayı parçalanmış durumdaydı. Beyazların oynadığı takımlarla siyahların oynadığı takımların karşılaşması yasaktı. Amerika'da basketbolun başlangıç tarihinde ilk üç yıl siyahlarla beyazların ayrı takımlarda oynadığını bu belgeselden öğreniyoruz. The Harlem Rens ise önüne geleni deviren ve siyahların ülke içinde umudu olan bir takımdı. Şimdilerde dünyanın en büyülü basketbol organizasyonu olarak kabul edilen ve milyonlarca izleyicisi olan NBA'in geçmişinde bol bol dram ve gözyaşı barındırdığını ve bunun izlerini hâlâ silemediğini unutmayalım... Ve bugün FIFA ve Uluslararası Olimpiyat Komitesi (IOC) bütün dünyada ırkçılığa karşı büyük bir savaş açmış durumda. Daha geçtiğimiz günlerde, 2008'de Formula 1'in en genç şampiyonu unvanını elde eden İngiliz pilot Lewis Hamilton, "Neden bu kadar çok yarış komiserlerinin karşısına çıkıyorsun" sorusuna, "Herhalde siyah olduğum içindir" cevabını vererek yeni bir polemik başlattı. İşte; Mimar Sinan ve Kanuni Sultan Süleyman hayranı Kerim Abdül Cabbar, Süleymaniye'yi gezerken bizim tarihimizi de şöyle özetliyor: "Osmanlı İmparatorluğu döneminde devşirme kültürü vardı. Dünyanın çeşitli yerlerinden insanlar devlet hizmetine girerdi. Kriter başarılı olmalarıydı. Bu köklü geçmiş benim geldiğim toplumda yoktu. Bu toprakların tarihinde ayrımcılık gibi ırkçı bir yaklaşım yok!.."

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.