Bizim millet olarak özelliğimizdir; yumurta kapıya dayanmadan bir işe başlanmaz. Yollar perişandır, sürpriz çukurlarda dans ederek evimizin yolunu buluruz ama ne zaman bir devlet büyüğü oraya teşrif edecek olsa bir bakmışsınız iki günde asfaltlanır, mükemmel hale getirilir. Bir adam çıkar, taa 10 yıl öncesinden 10 yıl sonraki dünya şampiyonasına aday olmamız gerektiğini anlatır; hayal görüyor, seçim yatırımı yapıyor derler... O adam o hayali gerçeğe dönüştürdüğünde yine yapılması gereken tesisler "daha çoook var" denilerek hasır altına itilir. 2001'de Avrupa Basketbol Şampiyonası düzenlenmişti ülkemizde. Hani tarihi bir başarı elde edip final oynamıştık. İşte o şampiyonada Ankara'da grup maçları oynanırken, yine böyle "daha çooook var" diyen siyasi yönetimler Abdi İpekçi'nin yollarına harıl harıl asfalt döşemekle meşguldü. Final maçları gelip çattığında, Abdi İpekçi yolları çamurdan güç bela kurtulmuş, salona "off road" yapmadan gidebilme imkanı doğmuştu!.. Şimdi de aynı senaryoyla karşı karşıyayız. Dünyanın en prestijli şampiyonalarından biri 2010'da bizim ülkemizde düzenlenecek ama hâlâ ortada "finali kaldıracak" bir salonumuz bile yok. 4 yıl önce Turgay Demirel şampiyona için bazı tesislerin yapılması gerektiğini, FIBA'nın isteklerini sıraladığında yine "daha çoook var" demişlerdi. 70 milyonluk koca ülke şampiyona normlarında iki tane salona sahip. Biri İstanbul'daki Abdi İpekçi, diğeri de İzmir'deki Halkapınar... Şimdi şampiyonanın elimizden alınma tehlikesiyle, dolayısıyla büyük bir prestiji kaçırma tehlikesiyle, dahası rezil olma tehlikesiyle karşı karşıyayız. Sebep; verilen sözler tutulmadı, tesisleşme için hiçbir adım atılmadı!.. Demirel de telaşlanmış. Şampiyonaya nereden baksanız bir buçuk yıldan fazla zaman var. 3-5 salonu biz 3-5 ayda dikeriz yahu. Ne de olsa daha çoook var!.. >> Unutulmaz sözler... "O zaman başkana söyleyin bu takıma at alsın, onu koştursun" (Alex de Souza)