Burak, bir takıma bedel!

A -
A +

Burak, şu anda kim ne derse desin, Türk futbolunun baş tacı... Trabzonspor'u yazmak için bilgisayarımın başına geçtiğimde hangi tuşa bassam Burak'ı yazıyor! Herkesin "Burak bitti" dediği anda genç futbolcu Orduspor karşısında öyle bir patladı ki, herkesi tekzip etti! Bazen düşünüyorum da; demek ki bir futbolcu bir takıma bedel olabiliyormuş! Burak'ın, zaman zaman böyle suskunlukları olacak (!) ancak kimse buna aldanmasın; çünkü Burak'ın ne zaman ne yapacağı belli olmuyor! Kısaca, Burak Yılmaz için pozitif konuşanlar hep kazanan, aksini iddia edenler ise kaybedenler olacak! Burak, Orduspor maçında futbolun ötesinde adeta destan yazdı. Yılmaz, yalnız Türkiye'nin değil, Avrupa'nın da sayılı golcüleri arasında. Messi ve Ronaldo'yu, attığı gollerle geçmek, her futbolcuya nasip olmaz! Bu, yalnız Trabzonspor için değil Türk futbolu için de büyük bir gurur vesilesidir. Hep söylemişimdir; 40 yıldır bu meslekteyim, bir oyuncu için bitti derken böyle bir duruma gelmesine, hiç şahit olmamıştım. Bence bunda, Trabzonspor'un havası kadar, Şenol Güneş'in, ustalığının da gerçeğini unutmamak gerekir. Jaja ve Uğur! Trabzonspor ve G.Saray'ın ara transferleri çok ilginç! Trabzonspor, kovarcasına gönderdiği Jaja ile yeniden anlaşma zemini ararken, Galatasaray ise inanılmaz bir transfer yaptı (!) ve Ankaragücü'nün serbest bıraktığı eski futbolcusu Uğur'la anlaştı. Bence Uğur, hayatının en büyük transferini yaptı! Anlayamadığım nokta, Uğur'la, Sabri arasında ne fark var? Eboue'nin yeri, Gökhan Gönül gibi oyuncularla doldurulur; Uğur'la değil... Gelelim Trabzon'a; Trabzonspor, Jaja'yı göndermedi, kovdu! Ben Jaja'nın gönderilmesi konusunda Trabzonspor'la aynı görüşü paylaşıyordum. Ama şimdi bakıyorum da, ne acıdır ki Trabzonspor, kovduğu bir futbolcuya sarıldı! Jaja'nın, İstanbul'da karıştığı olay, değil Trabzonspor formasını giymesine Trabzon sınırlarına girmesine bile engeldir! Bir söz vardır; "Eskiye rağbet olsaydı, bitpazarına nur yağardı!" Anlaşılan o ki, G.Saray ve Trabzonspor, bundan medet umuyor... Spor ve müzik birbirini tamamlar Futbolun devre arasında, müzikli günler yaşıyorum! Her zaman söylediğim gibi futbol ile müzik bana göre birbirlerini tamamlayan sanatın iki dalı...1970'li yıllarda, spor dünyasında, müzikle iç içe olan birçok futbolcu, hatta hakem bilirim. Bunlar, futbolculukları kadar seslerinin güzelliği ve şairlikleriyle de anılırdı. Fenerbahçe'nin altın çocuğu Şükrü Birant, rahmetli Cihat Erbil, yine eski hakemlerimizden (bana göre yeri doldurulmaz) Ertuğrul Dilek, bunlardan birkaçı. Fenerbahçe ve G.Saray formalarını giyen Büyük İsmail ise şairliğiyle futbola renk katan isimdi. Bunları niye yazıyorum; futbola olan aşkım kadar Türk Sanat Müziği'ne de sevgim büyük. Maç olmadığı günlerde, Türk Sanat Müziği ile uğraş veren cemiyetlerde günlerim geçiyor. Spor kadar, müzik de beni dinlendiriyor. Türk Sanat Müziği ile uğraşan Üsküp ve Rumeli Türkleri Cemiyetleri, evimden ve gazetemden sonra en çok uğrak yerim. Zaman zaman bu topluluklara katılıyorum. Cemiyetlerin başkanları Melek Aras ile Sadullah Sipahi, bu güzelliklerin baş mimarları, İdris Sönmez ile Mürtaza Doğan ise hem sesleri hem de icraatlarıyla cemiyetlerinin vazgeçilmezleri... Türk Sanat Müziği'nin eşsizliğini yaşamak ve kafanızı dinlendirmek istiyorsanız, adres; Fındıkzade!.. Yılbaşı gecesi ve lig! İkinci yarı çok kritik bir günde başlıyor! Kritik diyorum çünkü yılbaşının hemen iki gün sonrası, futbolcular için değil futbol oynamak, antrenman yapmak bile zül! Nedeni çok basit. Salı günü maçları olan takımların oyuncuları, yılbaşının ertesi günü mazeretsiz olarak sabahın 09.00'unda antrenmanda olması gerekiyor. Çünkü maçtan bir gün önce her antrenör, oyuncularına yükleme yapar. Yani antrenmanların en ağırı bugün gerçekleşir! Yılbaşının cumartesi akşamı olduğu düşünülürse, futbolcuların nasıl bir ruh hali içinde pazar günü antrenmana geleceğini şimdiden düşünebiliyorum! Yabancıların dokunulmazlığı var! Onlar, o gün izinli olabilir. Olan yerlilere olacak; onlar çalışacak, yabancılar maçta oynayacak! Bu durumda, salı günü maçı olan takımların haksızlığa uğradığını düşünüyorum. Futbol Federasyonu, bütün maçları çarşamba günü oynatmamakla her zaman olduğu gibi "ilk"lerine (!) bir yenisini daha ekledi. Sözün güzeli (Mevlana) Hepimizin yapmak zorunda olduğu bir şey vardır. O hariç her şeyi yaparsak, yolumuzu şaşırırız. Onun dışında hiçbir şeyi yapmazsak, yüce bir hayat yaşamış oluruz.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.