Oyuna mükemmel bir başlangıç yapan Efes, 14-1 öne geçtikten sonra adeta durdu. Drobnjak'ın oyundan çıktığı döneme rastlayan ilk yarının bundan sonraki dönemi için olumlu düşünmek pek mümkün değildi. Efes başta savunmada olmak üzere genel anlamda oyundan düştü. Rakibin önemli bir tehdit olmadığını hissettikten sonra hep birlikte vites küçültmüşlerdi sanki. Ancak Iraklis bizden de dağınık ve etkisiz olduğundan oyunun kontrolünü kaybetmedik. Efes'in eski oyun kurucusu Karasev Iraklis'in aynasıydı. Efes'de oynarken Naumoski yüzünden alabildiği birkaç dakikalık oyun süresinde sahada ürettiğinin yanına, ilk yarı boyunca dahi yaklaşamadı. İkinci yarıda Ömer'in agresif oyunuyla biraz dişini sıkan Efes farkı tekrar kabul edilebilir seviyeye taşıdı (63-43). Kalan süreyi de Yunan ekibinden çok üstün oynadılar. Geçen hafta Telekom karşısında sahalara dönen Kerem'i - maskeli de olsa - izlemek güzeldi. Eski gücüne kavuştukça takımına çok katkı yapacaktır. Her ne kadar, Avrupa basketbolundaki bölünme yüzünden, nispeten kapasitesiz takımlar vitrine çıkma fırsatı bulduysa da, sonuç olarak alınan farklı bir Suprolig galibiyetiydi. İşin tek düşündürücü yanı temsilcimizin kendilerinden üç kat fazla top kaybeden bir takıma karşı dahi (7-21) hava toplarında üstünlük kuramamasıydı (27-35). Efes sezon başında başarıyla uyguladığı biletli giriş prensibini sürdürmekten vazgeçmiş göründü. Pota arkaları eskisi gibi "davetlilerle" dolmuş gibiydi. Bu konuda başından beri savunduğumuz gibi, tribünlerin dolu görüntüsünün maçın seyir zevkini artırmakla birlikte aslında bir aldatmaca olduğunu, bedava davetiyenin kendi ürününe düşük değer biçmek açısından değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.