Her yer karanlık

A -
A +

Gazeteyle evimin arası sadece 35-40 metre... Yani Olimpiyat Stadı'nın bir kalesinden öbür kalesine bile gidemeden orta sahasından geri dönüyorsun. Yatakla masa arasında sadece 3-4 dakika oynuyor. Uyanır uyanmaz kendimi gazetedeki masada buluyorum. Akşamları çıktığımda da yatağımda... Eee, bu durumda sosyal hayat 'sıfır' anlayacağınız. Tamamen gazeteyle ev arasında geçen bir yaşam... Yoğun bir telefon trafiği, inişli çıkışlı haber grafiği... Arada G.Saray maçları da olmasa yarı açık cezaevi türünden bir hayat... Fakat geçen gün hiç yapmadığım birşey yaptım. Kendimi sokağa atıp insanların arasına karıştım... Alışveriş merkezlerini dolaştım. İstanbullu hemşehrilerimi gözlemledim, kitapları irdeledim, ayakkabıları, terlikleri, raflardaki beyaz peynirleri inceledim. Hani görmemişin oğlu olmuş tutmuş koparmış ya, onun gibi... Ne gördüysem tuttum, taktım, baktım. Ayakkabılar, terlikler dedim de söylemeden geçemeyeceğim. Dev bir alışveriş merkezinde, G.Saray, Fenerbahçe ve Beşiktaş ürünlerinin bolca olduğu bir kısımdayım. Ürünleri incelerken dikkatimi ne çekti biliyor musunuz? Beşiktaş terliklerinin üzerinde, "Beşiktaş'sın sen bizim canımız, siyahla beyaz akar kanımız..." veya "100. yıl aşkına..." gibi ifadeler var. F.Bahçe terlikleri hakeza... "En büyük Fener başka büyük yok..." ya da, "Yaşa F.Bahçe" veyahut "Fener oley..." gibi garip garip sloganlar... Ancak G.Saray terliklerinde tek birşey dikkat çekiyor. Ve çok asil bir görüntüyle hem de... Ürünlerinin üzerinde sadece üç adet yıldız var. Yalnızca üç adet yıldız... Yani ne demek bu, "Fazla söze gerek yok..." demek... "Biz konuşmayız yaparız" manasında... Hani bir orangutanı özgür bırakırsınız sağa sola saldırır ya... Bu defa cd'lere vc'lere daldım... "Heryer Karanlık" diyen "Makber" şarkısını hepiniz bilirsiniz. Hani Abdulhak Hamit Tarhan'ın muhteşem eseri... İşte o gün bu şarkı çalıyordu koca alışveriş merkezinin salonunda... Ben bu şarkıda yer alan makber, maşuka ve magrip sözcüklerinin Türkçe karşılıklarını pek de anlayamamıştım. Sonra araştırdım ve manalarını buldum... Makber: mezar, kabir demekmiş... Mağrip: eskimiş, harab olmuş, maşuka ise, sevilen, âşık olunan manasına geliyormuş. Terlikler geldi aklıma... Hiç de uymuyordu oradaki görüntüyle buradaki kelimeler birbirine!.. Beşiktaş, makberi andırıyordu... Mezar gibi bir sessizlik hakimdi son zamanlarda camiada çünkü... Fırtına öncesi sessizliğini yaşıyordu Kartallar... Lucescu'nun hırçın davranışları, futbolcuların üst üste gördükleri kırmızı kartlar, yönetimin MHK karşısındaki acizliği günbe gün 'ölüm'e götürüyordu Beşiktaş'ı... Beşiktaş'ı değil 'mezar taşı'nı andırıyordu son görüntüler siyah-beyazlılarda... Şarkıdaki maşuka ifadesi de F.Bahçe içindi sanki... MHK'nın en sevdiği takım son haftalarda herkesin fikirbirliğine göre kesinlikle F.Bahçe'ydi. Şampiyonluğa en hasret de onlar değil miydi? Kaç yıldır şampiyonluk aşkıyla yanıp tutuşan sarı-lacivertliler artık bu sene, "Her yer karanlık"tan 'Yıldırım' hızıyla kurtulmak istiyordu. Aziz başkan bu sevgi için Daum'un yediğini önüne yemediğini arkasına koydu. Ve mağrip kimdi, kime denirdi peki? Terliklerdeki görüntünün aksine mağripti Cimbom... Yani eskimiş, yıkılmış, harab olmuş... Artık anılarda ya da terliklerde kalmış bir unvana sahipti Cimbom... Ve ben bugün yine gazetemdeyim... Evden çıkalı az bir süre oldu... Yatakla gazete arasında sadece birkaç dakika oynadı yine... Ve terliklere inat, terliklerin tersine, geride kalmış bir 'garip' haftayı da geride bıraktık bugün... Cimbom, Ankara'da mağripti yine... Bu defa da bırakılan yine 2 puandı... Bunun öteki adı da Şampiyonlar Ligi'ne kesin vedaydı besbelli ki... F.Bahçe, maşukaydı yine... Zor da olsa Diyarbakır'ın elinden kurtulup tek ayak üzerinde sek sek yaparak gidiyor da olsa, şampiyonluk onlara daha başka gülümsüyor, şampiyonluk onlara daha sevgili sanki... Puan farkının yeniden 5'e çıkması bile bence onları dizginlemeyecek. Onlar kötü de olsa iyiyi yakalayacak gibi duruyor. Beşiktaş makberden, mezardan, kabirden çıktı adeta... Denizli karşısında da öldü öldü dirildi Kartallar... Ve artık diri kalmak zamanıydı. İkinci yarıda ortaya koyulan futbol kelimenin tam anlamıyla buydu Beşiktaş için... Diri kalmalıydı Kartal... Yoksa Sinan Engin'in futbolculara haykırdığı gibi, "Şampiyonluk gidiyor beyler, haberiniz ola..." demek gerekecekti yine... Ama heyhat... Neden, niçin, nasıl bilmiyorum... Ama ayaklarım buz kesmiş... Terliklerimi unutmuşum ve 'Her yer karanlık' görünüyor hâlâ...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.