Kutsal ülkemiz ve vatanımızın 86. Cumhuriyet Bayramı yıl dönümünü can-ı gönülden kutlayarak geride bırakırken, medya ve özellikle TV dünyamızdaki gündem, son iki haftadır daha da yoğunlaştı!... Bir yandan, maâlesef dünyadan ülkemize sıçrayan "Domuz Gribi" belâsı, diğer yandan da her zamanki sıcaklığını koruyan hararetli siyaset tartışmaları... 21. yüzyıldaki dünya konjonktürü iflâh olmadığı sürece, güzelim ülkemiz de bu olumsuzluklardan, ister istemez nasîbini almaya devam edecek hâliyle... Her ne oluyorsa ve olacaksa olsun; biz kendimize bakalım, yolumuza en güzel ve en sağlıklı bir şekilde devam edelim ve her şeyden önce de -geçici bir süre için- şu tokalaşma, öpüşme ve sarılma âdetlerimizden vazgeçelim!... "Domuz Gribi" denilen bu hastalık da bir fırsat bir vesiledir aslında; her şerde bir hayır aramamız gerektiği gibi... Fizîkî teması sınırlama karşısında -fırsat bu fırsat- gönül ve sevgi mesafemizi açalım ve aşalım!... Bu önü belli olmayan illet karşısındaki en büyük sorumluluk da, elbette ki gene kitle iletişim araçlarına ve öncelikli güç olan bütün TV kanallarına ve kurmaylarına düşmüyor mu?... Her şeyden evvel, özellikle bazı dizi filmlerde ve son zamanlarda -prim ve reyting yapma adına- uzun uzun süren ve maâlesef sıkça rastladığımız öpüşme-sevişme sahnelerini yayınlamaktan vazgeçerek başlayalım bu işe, ne dersiniz?... Amerika ve Avrupa, özellikle dizi filmlerdeki öpüşme ve sevişme sahnelerini -şifreli kanallar dışında- kontrol altına alarak yayınlamamayı, yıllar öncesinden hâlletti. Onlar; başta sağlık, eğitim, âile bilinci ve toplumsal değerlerle ilgili yayınlarını serpiştirerek ekrana getirmeye hâlâ devam ederlerken, bizim bazı TV kurmayları ne yapmaya çalışıyor?!... Evrensel anlamdaki etik, ülkemiz adına da ahlâkî bütün değerleri yerli yerine koymadığımız ve TV ekranlarından sergilemediğimiz sürece âile yapısı yozlaşmaya devam edecektir; bu amaçlı yayıncılık zihniyeti yüzünden, haberiniz ve haberimiz ola!!... Sağlık, huzur ve keyif dolu seyirler alabilmemiz temennisiyle!...