Yavaş...

A -
A +

Salı günü Mansur Yavaş'tan röportaj için randevu istedim..
Kendisi CHP'nin Ankara adayı biliyorsunuz.
Danışmanıyla konuştum.

Aradan dört gün geçti.
Hâlâ geri dönüş bekliyorum...
Sakın yanlış anlaşılmasın.
Yavaş'ın benimle görüşme zorunluluğu yok.
Ama nezaketen "Hayır" bile diyemeyen anlayış ne olacak?
Yavaş bir TV programında diyor ki: "Başkan olup rozeti çıkaracağım..."
Sahi...
Ayrım yapmayacağını anlatıyor.
İnanmalı mıyız?
Peki bir röportaj talebine cevap dahi vermemek ne oluyor?
Cesaret eksikliği mi?
Talep sahibine peşin fikir mi?
Cesur insan herkesle, her ortamda konuşur.
Herkese eşit mesafede durduğunu kanıtlamak da böyle olur...
Röportaja vakti olmadığını medeni cesaret içinde söylemek de.
Danışmanına geri dönüş yaptırmak da.
Geçmişteki sözlerine sahip çıkamayanlar.
Siyasi tercih sorunsalı ve kimlik bunalımı altında debelenirler.
"Yavaş böyle mi?" bilemiyorum.
Ama şu gerçek.
"Deniz Gezmiş" ve başka solcu şahsiyetlere dönük ağır sözlerini hâlâ düzeltmedi.
"Pişmanım" dediğini hatırlamıyorum.
Çünkü nedamet getirse.
"Değiştin" denecek.
"O günün şartları onu gerektirdi" diyor.
Kusura bakmasın.
Kaçak güreşiyor.
Aday olacağı partiyi tabii ki kendi belirleyecek.
Ama "Ülkücü" geçmişini tümden reddederse.
Gün gelir şimdi sığındığı çatıyı da bulamaz.
Birçoğu bu yarışın Gökçek ile Yavaş arasında geçeceğini düşünüyor.
Bilemiyorum...
Ancak yarışta olsa da olmasa da.
MHP'li Mevlüt Karakaya gerçeği unutulmamalı.
Karakaya nezaket gösterdi, beni ziyaret etti.
Tam da salı günü.
Yavaş'tan randevu istediğim gün.
Karakaya diyor ki:
"MHP seçmeni Yavaş'a oy vermez."
30 Mart akşamı belli olur.
Ama bir gerçek var.
Karakaya üslup ve nezaket sahibi.
Bu da "Yavaş yavaş" anlaşılacak...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.