Bir Özal vardı diyeler... -2-

A -
A +
Memlekette 12 Eylül İhtilali yapılmış; gerekçe de akmakta olan kardeş kanıydı. Sayısız aşırı uçlar cabası olarak; ülke insanı, siyasi partiler adı altında dört ana parçaya bölünmüş; en basit bir cumhurbaşkanlığı seçimlerinde bile bir araya gelemiyorlardı.
Özal, bir türlü bir araya gelemeyen ve ülkenin uçurumun kenarına gelmesine göz yuman siyasetçileri; hem de dört ayrı eğilimde olanları, bir çatı altında toplayabilen yegane devlet adamıdır. 
Onlara, bir elin parmakları olduklarını ve; haddi zatında aynı şeyleri değişik üsluplarla söylemekten başka farkları olmadığını sevgiyle hatırlattı ve her bir kesimi kucaklayarak aynı çatı altında topladı. 
Malum; Özal'dan önce 1971-1983 yılları arası 'fetret devri' yaşandı. Bunlar öylesine kaotik devirlerdi ki, Allah c.c. düşmanımıza bile vermesin!
Özal, sistemi kökünden sallayarak işe koyuldu: Milletimizin susamış olduğu gerçek demokrasinin olmazsa olmazları konumundaki; ifade ve fikir hürriyeti, din ve vicdan hürriyeti ve teşebbüs hürriyetinin önlerindeki engelleri -ki, bunların her biri tabu idi- bir bir ortadan kaldırdı. Kısaca; milletin sırtındaki deli gömleklerini çıkartarak icraatlarına başladı. 
O zaman da, şimdiki gibi; mahut çevreler (tabii, başta gedikli CHP olmak üzere) kızılca kıyamet koparıyorlardı. Özal, istediği kararları alırsa imiş; ortada ne Türk parası kalırmış, ne yerli endüstri, ne yerli malı; ne cumhuriyet, ne devlet!..
Özal'a kadar; bu millet, tabir caizse hep itilmiş ve kakılmış kötü bir kadın şeklinde telakki edildi. O anlayışa göre; bu kötü kadının sırtından sopası, karnından sıpası eksik edilmemeliydi! Nitekim öyle de yapıldı. Mütemadiyen askerî müdahaleler ve sözüm ona olağanüstü dönem yönetimleri.. Kendi sınırları içinde hapsedilmiş, dünyadan bihaber insan yığınları ve bunların en ilkel uğraş alanları.. 
Özal'a kadar Türk insanı dünyada yaşıyor farz edilmiyordu ki, dünyaya açılsın ve dünya ile rekabet edebilsin! 
Bütün bunlardan daha önemlisi; Özal'a kadar milletin üzerine korkunç korkular salmışlardı. Şunu yaparsan yanarsın; bunu yaparsan batarsın; buna dokunursan yıkarsın; buna girişirsen bitersin!.. Böylece, millete kendine öz güveni kaybettirilmiş ve âdeta millet 'mankurt'laştırılmıştı! 
Seneler senesi millete; Avrupa! Avrupa! Dedirttirilmiş ama, Avrupa kavanozu yalnızca dışından yalattırılmıştı. Özal'ın açtığı yollardan bugünlere geldik; bakınız, hem Avrupa ülkelerinden ve hem de ABD ekonomisinden iyi durumdayız. 
Maddede ve manada; bugün katedilen tüm yolların önünü hep Özal açtı. Çünkü o, ufuk adamı idi; millete ve vatana gerçek sevdalı idi. İnançlıydı; bu yüzden gözünü budaktan esirgemedi. 
Öldü veya öldürüldü ise de; bakınız ölmedi ve hâlâ yaşıyor ve kıyamete kadar da yaşayacak. Zira çığır açan insanların amel defterleri kapanmaz. İyi çığır açmışsa, o iyilik işlendikçe; hep sevap kazanacak; kötü çığır açmışsa, o kötülük işlendikçe hep günah kazanacaktır. 
Siyasetçi, özellikle cemiyet planında kendini bu teraziye çekmek zorundadır. 
Hayırla yâd edilmek ne güzel; Özal ise, en güzelle yâd edilenlerden. Ne mutlu!
Nur içinde yat; 'Tonton Amca!'

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.