Darbe severlere yazıklar olsun!

Referanduma bir ay gibi bir zaman dilimi kaldı. Dile kolay; milletimiz, kendi dediğinin olması için tam elli senedir bekliyor. 1960 darbesinden beri, demokrasi adına milletle alay edilmektedir. Zira, bu darbe sonrası yapılan 1961 ve daha sonra da yine bir darbe arkası yapılan 1982 anayasaları ile milletimizin elinden "egemenlik" resmen ve alenen alınmıştı. Dolayısıyla, gelip geçen ve halen devam eden tüm hükümetler, yalnızca hükümetçilik oynayarak vakitlerini dolduruyordu. Daha açık ifadesiyle; egemenliği, bu anayasalarla tam kırk parçaya bölmüşler, bunlardan yalnızca bir tanesini o da tartışmalı ve muvazaalı olarak millete, milletin seçtiği Meclis'e vermişler. Gelin; bu yetkiyle (yetkisizlikle) millete hizmet edin; milletin ihtiyaçlarını karşılayın, milletin özlem ve beklentilerine cevap verin. Hizmet edemediğiniz, ihtiyaçları karşılayamadığınız ve beklentilere cevap veremediğiniz takdirde de bunun hesabını sandıkta yine siz vereceksiniz! Her daim gününü gün eden gerçek muktedirler (vasiler) ise, hem her herzeyi işleyecek ve hem de bütün yaptıklarından sorumsuz olacaklar! Oh; ne âlâ memleket! Vesayet rejiminin sahiplerinden en kıdemlisi olanı Deniz Baykal, statükonun en önemli temsilcisi konumundaki CHP'nin başında iken aynen şöyle demişti: "Anayasa mı yapacaksın; önce ihtilal yap!" Bunların anayasalarının meşruiyeti darbeden geçiyor! Darbesiz, adam gibi oturup bir anayasa yapmayı mümkün görmüyorlar. Neden biliyor musunuz? O darbelerden besleniyorlar da ondan... Referanduma "hayır" demeye zorlayan şer ittifakı gerçekte ne yapmak istiyor? Mevcut statükonun devamını yani, egemenliği milletin elinden alıp belli odaklara vermeden yanalar. Bu nasıl demokrasi; dediğinizde de; "millet henüz rüştünü ispat etmemiştir. Göbeğini kaşıyan adamların seçtikleriyle demokrasi olur mu?" derler. Bu kafaya göre gerçek demokrasi, çıkmaz ayın son perşembesinde gelecek! Neyse ki bu kafanın dediği değil de milletin dediği olacak ve milletimiz, kendisine vurulan prangalardan, kısmen de olsa kurtulacak.