Türk eğitim sistemi; her gelen iktidarın hatta bakanın keyfine göre şekillendi! Bilimsellikten ziyade önyargıların, kuşku ve korkuların hakim olduğu bu sistemsizlik sisteminde güdülen hedef; çağın gerekleri ile donanımlı nesiller yerine; beyinleri ve gönülleri bomboş bırakılmış; tornadan çıkarcasına tek düze insan tipini yansıtan bindirilmiş kıt'alardı! Eğitimcilerimiz ve onlara ön ayak olan siyaset ve devlet adamlarımız ne kadar övünseler azdır; zira, hedefledikleri nesilleri, kendi arzu ettikleri şekilden daha da ileri bir kıvamda yetiştirmiş bulunmaktadırlar! Ancak; görünen o ki, mızrak çuvala sığmıyor! Şu üniversiteler önünde beklemekte olan yığınla gençliğe bakın! Bu sene 1 milyon 600 bin genç üniversite imtihanına girecek ve bunlardan ancak 180 bin kişisi 4 yıllık fakültelere, 180 bin kişisi de 2 yıllık yüksek okullara kayıt yaptırabilecek. 1 milyon 200 bin genç ise sokağa itilecek! Hangi istilacı güç, işgal ettiği yabancı bir ülke insanına bu denli bir zarar verebilir? Hayatının baharındaki, enerji ve ümit dolu milyonla genç beyni ümitsizliğe itip, heder edebilir?! Ne yazık ki, bu gençlerin çok büyük bir yekünü, herhangi bir meslekten yoksun; yani sadece okur-yazar! Dolayısıyla; ara insan gücü olarak bir işe girebilmeleri de söz konusu değil! 'Muasır medeniyet' olarak Batı'yı örnek aldığımızı söylüyor ve AB'ye giriş için yırtınıyoruz. Allah aşkına; söyler misiniz, bu Batılı ülkelerin hangisinin eğitim sistemini kendimize örnek almışız? Bunların hepsinde; ilköğretimden sonra, yönlendirmeli şekilde meslek eğitimi ağırlıklı olarak verilir ve neticede; liseyi bitiren hemen genç bir meslek sahibi olarak hayata atılır. Dolayısıyla; üniversitelerin önünde, bizdeki gibi milyonlar, hiçbir zaman birikmez! Tabiatıyla; milyonla geç de, işsiz güçsüz; ümitleri tüketilerek sokağa terk edilmez! Şimdi bakıyorum da; bu trajik manzara karşısında; köşe başlarını tutmuş yazar-çizer takımı başta olmak üzere; meslek okullarının öneminden dem vuruyor! Halbuki, daha dün, meslek okullarının önünü tıkayan ve bunların üniversitelere gitmesini engellemek isteyenler de ta kendileri idi! Çünkü; o zaman söz konusu, İmam-Hatip'lerdi! İmam-Hatip meslek okullarının önünü kesmek ve bu okulları cazip olmaktan çıkarmak yani, kapatabilmek uğruna bütün meslek okullarını bir kalemde çizdiler! O vakitler, bu duruma ses çıkarmayan akl-ı evveller; mal bulmuş Mağribi misali; şimdi ahkam kesiyor ve meslek okullarına işlerlik kazandırılması için feryat ediyor! Ba'de harab il-Basra! Geçenlerde bir generalimiz; Doğu ve Güney-Doğu bölgelerimizdeki vatandaşlarımıza, 500 senedir Türkçe öğretemediğimizin ayıbı bize yeter, diyordu! İyi de; diğer bölgelerimizdeki, eğitimli gençlerimiz için ne yapıyoruz? İngilizce'nin temel alındığı okullarımızda; ilköğretimden üniversitelere değin bütün bir nesil ana dilinden; Türkçe'den koparılmıyor mu? Bunun için de; 500 sene sonra değil, 3 nesil sonra hayıflanacağız ama; korkarım o zaman konuştuğumuz lisanı kimse anlayamayacak!