Milenyumla birlikte küreselleşen dünyanın başının belası terördür. Terör, elbette dün de vardı; hatta insanlık tarihi boyunca, terörün olmadığı devir hiç yok gibidir. Ama; milenyumla birlikte; tek kutuplu kalan ve: "Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa!.." zulmünün geçer akçe olduğu dünyada terör, adeta hayatın bir parçası ve vazgeçilmezi... Öylesine ki; terörü yalnızca belli başlı ideolojilerin veya ezilmiş unsurların illegal baş kaldırısı şeklinde görmüyoruz. En kahpe ve acımasız şekliyle legal oluşumların, toplumları hizaya getirme ameliyesi olarak da görmek mümkün. Devlet terörü denilen savaşın bu biçimini birçok devlet kendi halklarına uyguladığı gibi, devletlerarası planda da revaç buluyor! Adaletli toplumlar bile terörden hali kalmamışken zulmün ayyuka çıktığı dünyada terörün olmasından daha tabii ne olabilir? Mesela; mafya durduk yerde mi çıktı? Yürürlükteki kanunlar, işleyişleri ile bütün boşlukları doldursa; mafyaya lüzum kalmadığı gibi; hasbelkader mafya teşekkül etse de hayatiyetini devam ettiremez. İstismar edilen konular! Terör de tıpkı mafya gibi kanunsuzluktan ve adaletsizlikten beslenir; zulüm arttıkça daha da gelişip palazlanır. Terörün şu veya bu şekilde isim alması; belli kalıplarda anılır olması hiç mühim değildir. Terör, terördür ve terörün dini, milliyeti olmaz. Din ve milliyet, tarih boyu insanların vazgeçilmezi olduğundan; terörde de en kolay şekliyle kullanılan ve istismarı yapılan konuların başında din ve milliyet gelir. İnsan, en kolay şekliyle din ve milliyet duyguları ile hareket eder. Dikkat edin; insan nasıl kullanılıyor? Savaşa bile toplumlar din veya milliyet duyguları ile sevk edilmiyor mu? İşte; insanoğlunun bu en nazik ve netameli duyguları maden gibi işletilerek, arzu edilen evsaf ve miktarda terörist elde etmek mümkün oluyor! Bütün dünyada adalet sağlanamayacağına göre, -ki, bu iş; bir kişi, kurum kuruluş veya devletin altından kalkabileceği bir nesne değildir- terörle mücadelede geride tek bir metot, yol, yordam kalıyor ki, bu da; teröre karşı bütün devletlerin güç birliği yapıp el ele vermesidir... İslamiyet, terörle eş tutuldu! Bu hususta güçlü devletlerden biri veya birkaçı yan çizer veya yukarıda ifade edildiği üzere bir kısım devletler terörü bizzat icra ettikleri takdirde, terörle baş edebilmenin imkan ve ihtimali yoktur. Bu vebalde en büyük pay sahibi güçlü Batılı devletlerdir. Bunlar, kurdukları sömürü düzenlerini devam ettirebilmek için, güçsüz devletleri "tam uydu" yapabilmek uğruna terörü beslemişlerdir. El-an da beslemeye devam etmektedirler. Bundan daha vahimi ise; komünizmin yıkılması ile birlikte ilan edilen yeni düşman İslamiyet, terörle özdeşleştirilerek dünya kamuoyuna sunulmuştur. Huzur ve saadet vazeden ve vadeden bir din; kan ve gözyaşı şeklinde takdim edilmiş; medya gücüyle beyinler yıkanarak dünya özellikle Batı kamuoyu bu yalana teslim edilmiştir. Bakınız; İstanbul Küçükyalı'daki mason derneğine yapılan saldırı, daha hadise aydınlanmadan peşin hükümle "dinci" diye yaftalanmıştır! Bu kadar ucuz ve sefil bir mantık olabilir mi? Masonların diri diri yakılmasıyla nereye varılmak istenmiştir? Biraz iz'an lütfen! Bu oyun sadece bizde değil, bütün dünyada aynı şekilde oynanıyor! Yine bakınız; İspanya'daki terör eylemine; seçim gailesi ile iktidar ETA diyor, muhalefet ise El Kaide'de ısrar ediyor! Bu kafalarla mı dünya terörü yenecek?!