En iyi ajan

A -
A +
Türk siyasi tarihinin belki de en ilginç, en tuhaf günlerini yaşıyoruz. Seçime  15 gün kaldı ama sanki daha 15 ay varmış gibi bir hava hakim.
İnşallah fırtına öncesi sessizlik değildir bu yaşadığımız.
 
Kabul edelim ki Türkiye gibi ülkelerin ne düşmanı biter ne de fırtınası. O yüzden devlet aklının hep uyanık olması gerekiyor, çok uyanık.
 
Yediğimiz bunca darbeye rağmen, hâlâ düşmanı dışarda arama alışkanlığını bir türlü bırakamadık.
Artık kesin ve net olarak şunu idrâk etmemiz şart: Düşman apaçık dışarda bile olsa mutlaka içerde bir kolu vardır.
 
Zaten her daim gönüllü maşa olmaya hazır, bunun için yetiştirilmiş; üniversitelerde, meslek örgütlerinde, medyada, ticarette ve hatta her alanda faaliyet gösteren kitlelerimiz var.
Kişiler demiyorum, kitleler var.
 
Bu kitleler her hâlûkârda dış mihrakların iç kolu olmayı birinci vazifeleri sayıyorlar.
O kadar yabancılaşmışlar ki, Milano'da, Paris'te, Berlin'de kendilerini evlerinde hissediyorlar.
 
Ama nihayetinde evleri Türkiye'de, Türk görünümlüler, Müslüman görünümlüler.
Müslüman ismi taşıyorlar ama Müslümanlığa en çok zararı veriyorlar.
Türk ismi taşıyorlar, en çok Türklere zarar veriyorlar.
 
Düşünün, Washington'dan araştırmacı kılığında gönderilmiş bir ajan mı daha tehlikelidir sizce yoksa Türk üniversitelerinden yetişmiş, gönüllü ajanlık yapan bir araştırmacı mı?
 
Berlin'den gelmiş, Türkçe'yi zar zor kıvırmaya çalışan bir ajan gazeteci mi daha tehlikelidir sizce yoksa Türk medyasında ajanlık yapan, çeşitli unvanlarla kalın cüzdan besleyen gazeteci(ler) mi?
 
"Bildiğin varsa söyle!" diyenlere tek cevabım şudur: Türkiye'deki havalimanına taş konuldu diye sevinip, Almanya'dakini "müjde" diye veren zihniyeti açıklayın o zaman.
 
İmam Hatiplilerin, başarılı Müslüman gençlerin listelerini çıkarıp düzenli olarak "dışarıya" rapor veren profesörleri duyardık zamanında.
 
Hadi bunlar hep yalan diyelim;
 
Türkiye'de ekonomi dursun diye kampanya başlatanlar;
dolar çıktı, savaş çıktı, kavga çıktı diye nerdeyse göbek atanlar;
ülkesinde bir rezillik varsa üstünü kapatmak yerine dünyaya şikayet edenler;
bazı yabancı tarihçiler bile "Ermeni soykırımı yoktur" derken, ısrarla "Türkler soykırım yaptı" diyen "Türkler";...
Ve bu örneklerin milyonlarca olduğunu düşünün. 
 
Hiçbir düşman devlet milyonlarca ajana maaş veremeyeceğine göre demek ki bunlar gönüllü ajan. Hatta ajan olduğunun bile farkında olmayan ajan.
 
Yeni bir söz duydum: "En iyi ajan, ajan olduğunu bilmeyendir." İşte tam da bunları tarif ediyor.
 
Düşünün meselâ, dünyanın en büyük havaalanı inşaatı durdurulsa, 3. köprü bitmeden çökse, (Allah korusun), milli otomobilimiz ilk denemesinde başarısız olsa... Türkiye'de kaç kişi sevinir?
Yüz, beşyüz, beşyüz bin, beş milyon?... Bence 5 milyondan da fazla.
 
Ya da şöyle diyelim;
Şehit haberleri gelince -sırf AK Parti puan kaybediyor diye- için için sevinenler yok mu?
Vaaaar.
Putin abileri bir iki uçağımızı düşürüverse de (Allah korusun), Tayyip Erdoğan köşeye sıkışsa diye bekleyenler yok mu?
Vaaaar.
Tayyip Bey'in açtığı Moskova Camii'nin minaresi çökse sevinecekler yok mu?
Çoooook.
 
"Ajan" kelimesi ağır geldiyse söyleyin bana nedir bunlar?
Kümesteki tilki mi, çürük elma mı?
Kandırılmış saf kitleler mi?
 
Eğer öyleyse bile lütfen sorgulayalım;
Koca kitleleri kandıran medyayı,
Milyonlarca çürük elma yetiştiren sistemi.
Ve artık bırakalım, düşmanı hep dışarda arama saflığını.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.